
ALTIN YUMURTLAYAN TAVUK
Eskiden bir köylü varmış. Bu köylünün bir tavuğu varmış. Ama bu tavuk bildiğiniz tavuklardan değilmiş. Bu tavuğun çok farklı bir hüneri varmış. Neymiş bu hüneri? Madem sordunuz söyleyelim. Bu tavuk her gün bir yumurta yumurtlarmış. Bunun neresi mi hüner? Durun daha sözümü bitirmedim. Bu tavuğun yumurtladığı saf altındanmış.
Köylü onun sabahı uyanmaz geniş kümese koşarmış. “Bakalım bizim tavuk yumurtladı mı?” diye. Tavuk hiçbir gün aksatmazmış. Her gün bir tane. Ne bir fazla, ne de bir eksik.

Köylü altın yumurtayı kaptığı gibi yolunu tutarmış. Hızlıca değiştirmek kuyumcusuna gider, altın yumurtayı satarmış. Alan memnun, satan kimse bu altının kaynağını sormazmış.
Köylünün altın yumurtadan bir sürü altın yumurtası olmuş. Artık zengin bir adammış. Bir eli yağda, bir eli baldaymış. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmaz olmuş. Günden güne tembelleşmiş, iyice şişmanlamış. Varsa yoksa tavuğun yumurt altınasını bekler olmuş.

Hiç yorulmadan çok para kazanmak bizim köylüyü savurgan bir adam başlamış. Atalar ne demiş; Elden gelen ele gider. Yelden gelen de sele gider. ” Bu misal, bizim köylü de paralarına har vurup harman savurmaya başlamış. Nerde eğlence, bizim köylü oradaymış. Su gibi de para harcıyormuş.
Öyle bir gün gelmiş ki; köylünün altın yumurtalardan gelen paraları karşılamaz olmuş. Köylü kara kara düşünmeye başlamış. Ne yapsam ne etsem de daha fazla para bulsam diyormuş. İşte o bir aklına parlak bir fikir gelmiş. En ahmaklar kendi fikirlerini, dünyanın en iyi fikri sanırmış.

” Benim tavuk her gün bir yumurta altın yumurtluyor. Bu da demek oluyor ki; benim tavuğun karnı bir altın definesi. Ben her gün tavuğun bir yumurta altın yumurtlamasını bekliyorum. Ben böyle tek tek uğraşacağıma, şu tavuğu kessem. Sonra da içinde ki defineyi çıkarsam, birden zengin olurum. Para derdim de kalmaz. ” Diye düşünmüş.
Fakat bir türlü karar veremiyormuş. Defalarca düşünmüş. Fakat aklına tavuğu kesmekten başka da çare gelmiyormuş. Sonunda fikrini muhtemelen koymaya karar vermiş.

Hiçbir şeyden haberi olmayan tavuk, bahçede güzel geziyormuş. Sahibinde yararlı olmanın mutluluk ona yetiyormuş. Keyifle bahçedeki otları gagalıyormuş. Zavallının az sonra başına geleceklerden haberi safra yokmuş.
Mutfaktan bıçagı alıp bahceye çıkmış. Bahçede yem arayan tavuğu görmüş. Bir hamlede tavuğun üzerine atlayıp, onu yakalamış. Tavuk, sahibinin sevmek istediğini sanarak hiç çırpınmamış. Ama o da ne? Sahibinin elinde kocaman bir bıçak var. Hem gözleri de hiç kendini sevmek ister gibi değil. Tavuk başına gelecekleri o zaman anlamış. Bir iki çırpınışta sahibinin elinden kurtulmuş.

Tavuk önde, sahibi arkada bahçede koşuşturmacadır başlamış. Köylü koşturmaktan kan ter içinde kalmış. Tavukta sonunda bitkinlikten olduğu yerde kalakalmış. Köylü oğlu bir gayretle bir hamle daha yapmış ve tavuğu yakalamış. Elindeki bıçak ile tavuğu kesmiş.
Acele ile Tavuğun karnını yarmış. Bir an önce defineye sahip olmak istiyormuş. Fakat gördükleri karşısında şaşkına dönmüş. Bu tavuğun karnının içinin de diğer tavuklardan hiçbir farkı yokmuş. Orada ne de bir tanecik altın varmış. Sadece tavuğun iç organları görünüyormuş. Köylü yaptığı hatayı anlamış. Başlamış dövünmeye. ” Eyvah ben ne yaptım? Altın yumurtlayan tavuğumu kestim. Diye feryat figan bağırmış. Fakat boşuna, oğul pişmanlık hiçbir fayda vermiyormuş.
Atalar ne demiş; Aza kanaat etmeyen, bulamaz. ” Bizim köylü eski hayatına dönmüş. Tarlada, bağda izleme devam etmiş.

Published: Jan 22, 2021
Latest Revision: Jan 22, 2021
Ourboox Unique Identifier: OB-1015371
Copyright © 2021