by Aynur Tuğba ANKÖZ
Copyright © 2021
Bir sistem… her yönüyle birbirini tamamlayan… her yönüyle gerçek yönetimi olan bir sistem.
Ütopyama başlamadan önce şunu söylemeliyim ki bizler insanız ve her yönden değişkenlik gösterebiliyoruz. Geçmişte belirlenen yönetimin bugüne uymaması yada bugünün belirlenen yönetimine uyum sağlayamamak biz insanların her an değişkenlik göstermesinden kaynaklanıyor. Tabi bunda tek sıkıntı biz insanlar değiliz yönetiminde sıkıntılı olması birçok sorunlara yol açmakla birlikte kargaşaya da sebebiyet verir. Demem o ki hayatımızda kurulan sistem öyle bir sistem olmalı ki birazını yönetim tamamlarken geri kalanı da biz insanların tamamlaması gerekir. Şuan yazacağım ütopyada bunu ne denli sağlarım bilmiyorum fakat insanlığın istediği düzene olabildiğince ulaştırmaya çalışacağım.Tam anlamıyla olmaz çünkü bu biz insanların birer robot olması anlamına gelir ve bizler robot değiliz demek istediğim duygularımız var,anlık verdiğimiz kararlar,geniş perspektiften bakamadığımız anlar ve daha birçoğu… Bu da bize sunulan yönetimdeki aksaklıkların çıkmasına katkıda bulunan bir diğer maddedir aslında.bir yönden de bu durum insanın duygularını ortak noktada toplayıp bir yönetim çatısı altında karar kılmayı sağlayabilir.
Dedim ya bir sistem olacak öyle bir sistem ki ne çok sıkacak ne serbest bırakacak.Yönetim… geçmişten günümüze oluşan her toplumun koordine olmasında önemli yer tutan yegane kavram.Her toplumun,her dönemin ve her çağın kendince oluşturdukları yönetimler o toplumların bir sistem çerçevesi içerisinde özgürce idare edildiklerinin bir göstergesidir fakat yine de bulunan ve test edilen yönetim biçimleri uygulanan toplumlara uyum sağlayamadığından dolayı değişkenlik göstermiştir.Bence bir yönetim olacaksa bu Demokrasi gibi olmamalı halkın kendi kendini yönetmesi demek lideri olmayan hayvan sürüsüne benzemesi demektir ve lideri olmayan toplum uzun süreli hayatta kalamaz yani bir yönetim oluşturacaksak eğer kesinlikle lideri olmalı.Bu lideri seçme şekline gelecek olursak aslında bende bu konuda çok düşündüm çünkü bir liderden bahsediyoruz koca devleti yönetecek bir liderden. En sonunda, seçilecek olan lider halk tarafından seçilmesinden ziyade alimlerin ve dönemin ileri gelen profesörlerinin yetiştirdiği biri olmalı yani bu kişi çocukluktan temellerini almalı,yaş geçmiş iş bitmiş olmamalı,dinamik olmalı,çağa ayak uydurup her kafaya yetişmeli,stratejik olmalı bir nevi.Şimdi Profesör dedin de bu profesörlerin hiç mi işi gücü yok denebilir benim buradaki kastım yanına çırak olarak alması ondan çalışmanın ne demek olduğunu kapması yoksa gitsin profesörün yaptığını yapsın demiyorum ki zaten yapamaz kastım işin özünü alsın özümsesin. Bu kişi birazda fakirlikten anlayacak yani en aşağıdan yukarıya bakacak. Belki dediğim bu yönetim biraz zor ama temelden yoğrulmayan bir insanın ileride geleceği nokta,at gözlüklerinden dışarıya bakmaktan ileriye gidemeyeceği bir noktadır aslında.Devam edecek olursam her anlamda donanımlı olan bir insan kendisine danışılan konularda deneyimli olmuş olacak bu da yönetimde kendisine kolaylık sağlaması anlamına gelir.Eğer tercih halktan insanların seçimine bırakılacak olursa -aynı günümüzde ki gibi- bu işi şansa bırakmak olur her dört yılda oynanan şans oyunu…Benim istediğim sistemde her kafadan bir ses çıkmasından ziyade halkın bir nevi sözcüsü olan alimler seçmeli çünkü onlar olaylara geniş perspektiften bakan,doğru ve güvenilir kişilerdir.Günümüz sisteminde ki yönetim belki şu anlık yolunda ilerliyor olabilir ama bu seçimle biranda değişmeyeceği anlamına gelmiyor.İsteğim o ki seçilen kişi işin ehli olsun, bulunduğu ülkenin gelişmesi ve büyümesi için elinden geleni yapsın en azından dinamik bir zihniyette olursa gelişim için elinden geleni yapmaya çalışacaktır. Bu da yan zihniyet olan karşıt grupların çıkmasını engeller aslında.Şöyle düşünecek olursak yönetim iyiyse yada ne bileyim iyi olma aşamasında ise bu olaya karışacak yan zihniyetlerin çıkmasını engeller eğer bu yan zihniyetler ortada bulunursa bu olması istenilen sistemin önüne engeldir. Tek lider olmalı yan zihniyetler olmamalı.Ben kurduğum yada olmasını istediğim bu düzene uyan sistemin Halifelik sistemine biraz uyduğunu düşünüyorum bir lider temelden yetiştirilmeli eğitilen padişah çocukları gibi. Düşüncelerim biraz gerici olarak algılanabilir yada farklı bir şekilde fakat bize kötü lanse edilen şeyleri akıl süzgecinde geçirip karar verirsek daha doğru bir karara varabileceğimize inanıyorum çünkü halifelik sisteminde padişahın çocuğunu yetiştiren alimler vardı ve yetişen kişi donanımlı şekilde yetişiyordu daha padişah olmadan valilik yapıyorlardı,akıl hocaları vardı kendilerine her konuda yardım eden ve onları eğiten. Benim sistemimdeki farklılık ise seçilecek kişi padişah çocuğu değil,halktan bir kişi olacak.Peki biz bu kişiyi seçerken nasıl seçeceğiz?Belirli,kesin kurallar olacak bu kurallar dahilinde seçilen çocuk sıkı bir eğitimin ardından devlet lideri olacak. Benim bu oluşturduğum yönetim halifelik yönetiminden biraz farklı olduğu için isimlendirmenin daha doğru olacağını düşündüm ve Düşograsi demeye karar verdim. Bu İstediğim bu düzen çok zor bir düzen yada olması istenilince olmayacak bir sistem değil yeter ki isteyelim.Yeter ki isteyelim…
Ekonomi… Bir ülkenin maddi anlamda kalkınmasını sağlayacak önemli bir unsurdur ben bu durum için hala da günümüzde kullanımda olan karma ekonomik modelin olması gerektiğini düşünüyorum.Olacak olan devletin ve kendi başına olacak sektörün ayrı ilerlemesi yani fabrika kurulacaksa parası olan bir insanın kurup işçi çalıştırması yada kurduğu oteli devletten bağımsız yürütmesi devletin ise bu sektörlerden ayrı olarak istediği şekilde yol, köprü yapması gayet iyi bir yöntem aslında. Bu şekilde iki tarafta hem kendi faydalarına hemde bulundukları topluma hizmet edebiliyorlar. Birbirlerinden ayrı ama aynı amaca hizmet eden iki kavram gibi.Ama bu zengin olan sektörler yılın belirli zamanlarında kararlaştırılan yardım kuruluşlarına ve bilim merkezlerine yardım edecekler.Bu onlar için vergi gibi olacak yinede bu sektörlerin de her yıl ki para durumları dikkate alınacak.tabi yönetimde bir miktar parasını bu yardım kuruluşlarına ve bilim merkezlerine ayıracak.
Aile…Birbirlerine kan bağı ile bağlanan her insanın eğitimlerinin temellerinin atıldığı toplumdaki en küçük bütündür.Yinede bu kavramdan da kısaca bahsetme istiyorum.Aile aslında o kadar farklı bir kavram ki yazarken beni bir o kadar da düşündürdü.Her insanın kendi küçük dünyalarında yaşadıkları,hayatın diğer evresine atılmadan yarı ömrümüzü geçirdiğimiz yer. Burada her aile kavramını tek tek almayacağım fakat yinede genel olarak bahsedeceğim.Aile demek bu dünyadaki en önemli varlıklarından bir tanesi olan çocuğunu(çocuklarını)sıkmak değildir tam aksine serbest bırakmak da değildir kuş misali sıkarsan ölür serbest bırakırsan da kaçar.Dengeli olmalısın, bu kişinin en başta bir insan olduğunu unutmamalısın, deneyimlemesine izin vererek hayatı tanımasını katkı sağlamış olursun.Bence eğer bir aile olacaksa ailedeki bireylerin çocuklarıyla en samimi dostlarından daha yakın olmaları,her an her şeye karşı olmak yerine yaptığı bir hata da olsa anlayışla dinlemeleri, o durumla ilgili kritik yapmaları gerekmektedir.Örnek verecek olursam 13-14 yaşlarında bir çocuğun sevgili yaptığını düşünelim buna tamamen karşı çıkmak yerine sevgili yapmanın o yaşta yanlış bir davranış olduğunu anlatmak,iyisiyle kötüsüyle konuştuktan sonra ne yapacağına kendisinin karar vermesine izin vermek en doğrusu olacaktır bence.Konuşma yaptıktan sonra hala kararından vazgeçmiyorsa bırakın deneyimlesin o zaman.Dedim ya o bir insan onu zorlasanız bile muhtemelen verdiği karardan vazgeçmeyecektir.O yüzden bırakın hayatın ona kattığı bir diğer şeyde o olsun daha sonra bunun bir hata mı yoksa iyi bir eylem mi olduğuna kendisi karar verecektir zaten. Burada demek istediğim serbest bırakın bu kişi özgürdür değil sadece,anlayış gösterin bu hatalı bu yanlış diyerek çocuklarınızı eğitemezsiniz.Çocuklar duyduklarından daha çok gördüklerini yaparlar deneyimlemekte emin olun onları hayatlarında bir yerden bir yere götürecektir. Şu da unutulmamalı ki serbestlik dedik anlayış dedik ama bunların yanı sıra disiplin ve evde verilen ailevi eğitimde bir o kadar önemlidir.Kurallar ve anlayış ailedeki olması gereken en önemli unsurdur. o zaman çocuklar ailelerine kendi dertlerini, özel hayatlarını anlatmaktan sakınca duymayacaklardır. Ve bu da ailedeki huzurun, mutluluğun, saygıyı ve sevginin getirisi olacaktır.İstediği bir eşyayı hemen almayacaksın hak etmesini sağlayacaksın,ayrımcılık olmayacak her çocuk eşit, ceza vereceksin mesela yanlış yaptığında onu düzelteceksin fakat yinede olmuyorsa ceza vereceksin bu onu rencide etmeyecek fakat yine de ders verecek.
Eğitim;doğumumuzdan ölümümüze kadar bir yerlere gelmemizi sağlayan kavram.Eğer bir eğitim olacaksa üniversitelere girmenin yanı sıra yetenek sınavları olacak. Mesela bir ressam veya graffiti çizimcisi yani işi yetenekle olan insanlar böyle bir sınavdan geçecek. Yani yeteneklerin varsa göstermekten çekinme bu uyarladığın bir rol olur, vücudunu kullanarak yaptığın birtakım jimnastik hareket olur bunlar için ayrı bir sınav olmalı geri kalan için ise yani işi kağıt kalem yazı işi ise o kişiler normal sınava girecek. Üniversitelerdeki kitaplar ücretsiz olacak, her insan üniversiteye gitmekte özgür olacak. Anaokulu zorunlu olacak.ortaokul ve liseden sonra sınavlar olacak böylelikle kişi her daim ders çalışma içerisinde olacak.Ders çalışma içerisinde olan kişide kendini bir yerlere bu şekilde götürecek zaten ama kişi ders çalışmaktan ziyade yetenekli ise liseden sonra yetenek sınavına girerek istediğini yapabilecek tabi bu yetenek sınavında da seviyeler olacak.Ben iyiyim hadi hop bir yerlere gideyim çalışayım değil gerçek bir yetenek olacak. geri kalanda zaten normal sınava girecek. Eğitim anlatılması ve uyarlanması zor bir sistem ne kadar bireysel isteklerimi ön planda tutmak istesem de olabildiğince istediğim genel eğitim sisteminden bahsetmeye çalıştım.Bir diğer konu ise çocuklara okullarda doğru din kavramı sıkmadan, en sade ve anlaşılır hali ile anlatılmalıdır.Bir insanı insan yapan bir diğer kavram benimsediği dini en doğrusu ile yaşamasıdır en doğrusu ile yaşarsa bu da eğitimde ve yaşamında bir yerlere gelmesinde katkıda bulunur. Okullar daha renkli olacak tabi demek istediğim gidelim okulu pembe yapalım değil çalışma alanlarının kütüphaneden ziyade ayrı bir yerde olmasından bahsediyorum her okulda olacak olan çalışma alanlar masa üzerinde olmasından ziyade isteyenin istediği şekilde çalışması amaçlanacak. İsteyen yüzüstü yerde isteyen masada tabi sandalye yerine jimnastik topunun üzerinde. ayakkabıyla durmayacaksın yani ayarlanan alanın bir kenarında yerde mat olacak ve ev ortamındaki rahatlıkla isteyen herkesin çalışması sağlanacak.
Din;insanların doğa üstü gördükleri varlıklara inanmasıdır.Bence insanlar dinlerinde özgür olmalı ama yinede şunu söylemeliyim ki biz insanlar yaratılış amacımız doğrultusunda inanma içgüdüsü ile doğarız.ve bence kutsal saydığımız bir din olmalı.Yani en doğrusu ile kutsal saydığımız inanış anlatılacak ve insanlar onun doğrultusunda istedikleri dini seçecekler. Hiçbir şey anlatılmadan misket tanesi gibi ortama bırakılıp tek kalırsa bir insan o zaman düşünce sisteminde oturmuş bir inanç olmadığından önüne ilk gelen inanışı tercih edecektir ve kendini o yanlış düşünce içerisine o kadar kaptırır ki ardından doğru seçim önüne sunulsa bile temelinde hiçbir şey yokken hayatının ilerleyen dönemlerinde ise yanlış düşünceyi kendine yol seçmiş bir insanı sen sn önüne doğruyu sunsalar da kabul etmez yada bu çok uzun sürebilir.Bu sebeple en başından doğru ve yanlış detayına kadar anlatılmalı ondan sonra tercih kişiye bırakılmalı tabi bu temelde o çocuğu doğru olan üzerinde eğitilmesi büyüdüğünde ise kararı kendine bırakmak olacaktır.Dinde özgürlük dediğimiz kavram kişi doğru ile yanlışı ayırt ettikten sonra değişiklik yapmasına müsaade etmektir.Dinlere saygı duyulduğu için inançların gereği ibadet ettikleri alanlar olacak ve eleştiri yada hor görme olmayacak ve bunun anayasada bir kuralı olacak hiç kimse inandığı inancı yüzünden eleştirilmeyecek eğer eleştirilirse cezanın derecesi de git gide artacak.
Bilim;evrendeki olayların incelenerek deney yolu ile gerçekliğe ulaşma şeklidir.Bilim için ayrı laboratuvar merkezleri olacak.Bilim adamları hizmet ettikleri toplum için bu kurulmuş olan laboratuvar merkezlerinde daha rahat bir şekilde çalışacaklar ve bu çalışmaların sonucunda birçok yararlı ürün elde edilecek. Ekonomik durumu iyi olan sektörlerin para yardımında bulunması ve yönetimin bir miktar birikimini bilim için harcaması kurulan laboratuvarın dahada gelişmesine katkıda bulunacak. Aslında burası bir nevi bilim okulu gibi olacak sadece üniversiteden mezun olanlar değil ortaokuldan veya liseden en yüksek notu alanlarda burada okumaya hak kazanacak ve bilim adamı olmaya temelden başlamış olacaklar.Bu şekilde dinamik ve genç zekalara daha çok alan tanınmış olacak.Ülke bu şekilde gelişmekte olan ülke konumundan gelişmiş ülke konumuna geçiş yapacak yada daha doğrusu bu sayede gelişmiş ülke konumuna bir adım daha yaklaşıcak.
Hukuk,toplumu düzenleyen bir uyum içerisinde olmasını sağlayan yasalar bütünüdür.Aslında bu açıklanması gerçekten zor olan bir kavram.Düzen olacak ve bu şöyle bir sistem olacak.Öncelikle erkek ve kadın eşit değildir. eşitlik dediğimiz kavram eğer bu kişiler düşüncelerini özgürce beyan edecekse evet bu konuda erkek ve kadın eşittir diğer türlü erkek ve kadının eşit olduğunu kabul edemeyiz. Hepimizin vücut yapısı dediğimiz kavramı var ve iki tarafın eşit olduğunu söylemek kör olduğunun bir kanıtıdır.Diğer bir taraftan anayasa kadını erkekten üstün tutmayacak ama bu demek değil ki erkek istediği haltı yesin eğer anayasa sıkı bir anayasa olursa zaten kimse hata işlemeye kalkamaz.İdam olacak.Bu şekilde kişi suç işleme eğiliminde olmayacak.Anayasadaki maddeler her iki tarafın da uymasını sağlayacak ve bir o kadar da eşit şartlarda, cinsiyet ayrımı yapmadan olacak.Mesela kadın kendi gücünün yettiği mesleklerde erkekte gücünün yettiği mesleklerde çalışacak.Eşitlik dediğimiz kavramsa her iki tarafında fikirlerini özgürce beyan etmesinde devreye girecek.Asıl önemli olan adalet kavramını ise anayasada yada koyulan kanunların birçok yerinde ön planda tutulacak.
Sanat;en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır.Sanat kendince hiçbir işlevi olmayan,gereksiz bir dal olarak algılansa da aslen sanat içtenlik gerektiren, bir o kadar özen ve emek harcanması gereken, içine girdiğinde seni sen yapan ve kesinlikle hor görülmemesi gereken bir uğraştır aslında.Bana göre ortak bir zihniyete sahiplermiş gibi aynı doğrultuda yetiştirilmemeli.Her insan farklıdır ve bu doğrultuda insanlar okumakla birlikte yapmak istedikleri sanatla uğraşabilirler çünkü bir insan ne yapmaktan zevk alıyorsa ona yönelmeli. resim mi yapıyor bırakın resim yapsın. gitar mı çalıyor ya da ne bileyim piyano mu çalıyor bırakın çalsın.Bırakın o zeki olmak yerine sayfalarca test çözmek yerine onunla uğraşsın. ona sayfalarca test çözdürmek yerine eline uğraşmak istediği sanatı verseniz daha çok şey katmış olursunuz benim istediğim sanat tam olarak bu yapmak istediklerimiz sadece yapmak istediklerimiz olarak kalmamalı uygulamalıyız da aynı zamanda. Sanat okulları olmalı ama sadece lisede geçiş yapabileceğimiz değil anaokulu, ortaokulu yada lise. okumaya başlayan çocukların daha küçük yaştan başladıkları için daha dinç bir şekilde yetişmiş olacaklar ve bu sanat için olacak tek bulundukları toplum için değil diğer toplumlara da katkı sağlayan genç nesil olacak.ve sanat için olmuş olacak.
Spor; belirli kurallara ve tekniklere göre yapılan eğlenme ve yarışma amacı güden bir daldır.Spor unutulmaması gerekilen hayatımızın her anında bulunması gerekilen bir aktivitedir. Her an dediğim gibi eğer bir aktiviteye başlayacaksan bunu küçük yaşta yapmalısın sporda bunlardan biridir aslında. Küçük yaşta başlanırsa o zaman başlayan kişi bedenen adapte olmuş olacak. Spor okulları olacak özellikleri çocuk yaşta başlayanlar için bir alternatif olan bu okullar onları dinamik birer birey olmalarını da sağlamış olacak. Her anlamda dinamik olmaları için okullarda bile spor odaları olacak bulunan toplumun obezite de olmamaları için her gün okullar sayesinde spor yapacaklar. İleri ki hayatlarında sporla ilerlemeyi düşünen gençler spor geçmişleri olmasından dolayı sıkıntı duymayacaklar bu her iki yönden de onlara artı puan sağlamış olacak. Sporu günlük yaşantılarında ön planda tutan bir topluluk olacak çünkü o bilinçle yetiştirilecekler bu da onları daha sağlıklı ve bir o kadar da bilinçli insan yapacak. Sporun hayatımıza kattığı değeri yada şöyle söyleyeyim obezite ve aha bir çok hastalığın ana nedeni kilo olduğu için bu duruma da çare olarak sonraya bırakmak yerine sporu günlük yaşantımıza oturtmak hele ki gelişim çağındaki çocukların her an sporun içinde olmalarını sağlamak onları daha sağlıklı birey yapmakla beraber hastalıkların az olduğu daha dinç bir toplum elde etmiş olacağız.
Tutarlılık ve uyum aslında bu ütopyayı yazarken bu kadar zorlanacağımı düşünmüyordum çünkü bir ütopya dedim ne kadar zor olabilir ki hele ki aklınıza aniden gelen fikirlere sahip genç biri iseniz. Yazmaya başladıktan sonra her kavramın ayrı olması ve senin o ayrı olan kavramları açıklayıp ardından tutarlılık bağlamında düşünmen her bir kavramın arasında bir köprü oluşturup birbirine bağlaman işte bu gerçekten zorlayan bir diğer faktördü ama yine de yazdığım ütopyanın tutarlı ve uyum içerisinde olduğunu düşünüyorum Yönetim, ekonomi, aile, eğitim, din, bilim, hukuk, sanat, spor buradaki her kavramın arasındaki köprü sadece birinciyle ikinci muhabbeti değil aslında asıl olay her kavramın her kavramla uyuşması ve ben bunun üstesinden geldiğimi düşünüyorum
tasarladığım sistem ütopyadır çünkü baştan yaratmak istediğim ve çoğunlukla insanlık için olumlu yönleri olan bir dünya tasarlamayı hedefledim ve bunu da ütopya yaparak başardım çoğunlukla olumlu yönlerini düşündüğüm şöyle yapsak daha başarılı bir ütopya olur dediğim bir sistem oluşturdum kötü düşünceden ziyade pozitif bir alan planladım o yüzden oluşturduğum sistem ütopyadır.
Published: Apr 24, 2021
Latest Revision: Apr 24, 2021
Ourboox Unique Identifier: OB-1116089
Copyright © 2021