İSLAMBOL
This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

İSLAMBOL (Devlet’ül- İslamiyye)

  • Joined Apr 2021
  • Published Books 1

YÖNETİM
Geçmişten günümüze devlete ya tanrısal bir değer atfedilmiş ya da topyekün reddedilmiştir. İnsanların ve toplumların huzuru ise bu ikisi arasındadır. Ne kişiyi hiçe sayıp tüm hakkı devlete vermeli, ne de devleti basit bir kuruluş olarak düşünüp hafife almalı.
Devlet din gücünden büyük kuvvet alır. Ama devlet ile dini tam yabancılaştırmak ya da onları özdeşleştirmek iki ayrı aşırı uçtur.
Mensubu olduğumuz İslam dininde mutlak hükümdarlığa yer yoktur. Devletin yöneticileri ister demokrasi yoluyla ister başka yollarla seçilsin; İslam nizamının kurallarını uygulamakla mükelleftir. Yani tek bir yönetim şekliyle sınırlı kalınmaz ama İslama karşı her türlü düzen-yasa- ideoloji vs. bu devletin yönetiminde kendine yer bulamaz. Bununla beraber İslami yönetimde her İslam toplumu bulunduğu dönem anlayışına göre ve İslami ilkeler dışına çıkmamak kaydıyla kendi yorumlarını katarak farklı anlayışlar meydana getirebilir. Devleti yönetenler her daim hak ve adaleti gözeterek hükmeden erdemli kimselerden olmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurur: “Gerçek şu ki, sizin ümmetiniz tek bir ümmettir.(İslam milleti)” Yönetimde de bu kaide esas alınarak -hangi ırktan olursa olsun- Müslümanlar tek bir İslam Devleti’nin nüfusunda bulunmalıdırlar. Yöneticiler “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” düsturuyla hareket ederek hangi coğrafyada zulüm gören, yardıma muhtaç olan biri varsa onlara yardım elini uzatmalıdır.

2

EKONOMİ

İslami ekonomi sistemi ne sömürgeci kapitalizmi, ne de hayalci sosyalizmi kabul eder. Fakat bu sistemlerin de doğru yönleri olabilir, bu kısımlar (örn. sosyalizmde ön plana çıkan zengin- fakir kesimler arasındaki uçuruma son verme iddiası, haksız kazançla mücadele, genel olarak faize karşı olan tavrı) İslam’ın genel ahlakına aykırı düşmediği müddetçe İslam ekonomisinde yer alabilir.
Bakara suresi 275. ayette “Allah, alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır.”  buyrularak İslam’da kâr ve ticaretin serbest, faizin yasak olduğu bildirilir.
Ekonomik hayat dinin emirlerine uyum sağlamazsa sağlıklı bir ekonomiden bahsedilemez. Mesela insanlar tüketiyor, alıp satıyor diye İslam ekonomisinde içki, uyuşturucu vb. Müslümanlar tarafından üretilemez. Çünkü Hz. Peygamber bir hadisinde içkiyi üretenin, ürettirenin, içenin, taşıyan ve taşıtanın , dağıtanın, bundan gelir elde edenin lanetlendiğini açıkça bildirmiştir.
Vatadaşla devlet arasındaki en önemli bağlardan biri vergidir. İslam ekonomisinde verginin sebebi üretimdir ve vergi üretimden alınmalıdır. Devlet ekonomisinde önemli bir paya sahip olan vergiler hükumetlerin halka eziyet araçlarına dönüşmemelidir.
Faiz sömürüsü, aldatma ve haksız kazanç sağlayan teamüller gibi olumsuzluk ifade eden unsurlar İslam ekonomisinde kesinlikle yer alamaz. Bu çerçeveler dışına çıkılmadığı müddetçe ekonomik detaylar dönem şartlarına göre değişiklik gösterebilir.

3

AİLE

İlk insandan bugüne eşli yaradılan insanın fıtratında birinin eşi olma ihtiyacı hep vâr olagelmiştir. Allah böyle bir eşle birlikteliği aile ortamında bizlere sunarak daha güçlü ve dayanıklı olmamızı sağlamıştır. Dinimiz aile kurmayı teşvik eden bir dindir.Bununla birlikte İslam’da sadece aile kurmak yeterli değildir, önemli olan iyi bir aile olabilmektir ve bunun için emek vermek ferdî görevlerimizdendir. Sadece nikâh defterine atılan bir imzayla insan aile olmanın gereğini yerine getirmiş sayılmaz. İslam söz konusu olduğunda ailenin temelinde yer alan,haklar ve sorumluluklar değildir. Çünkü dinimiz aileyi hukuki değil daha çok ahlaki bir kurum olarak görür. Bu yüzden ailenin temelini muhabbet, merhamet, adalet gibi ahlâki kavramlar oluşturmalıdır. Nitekim Kuran’da “Size kendileriyle huzur bulun diye eşler yarattım.” buyrulur. Yalnızlık, bireyselcilik, Batıdaki gibi yalnızca kendi istek,arzuları ve benliği merkezinde yaşamak insanı olgunluğa ulaşmaktan alıkoyar. Bir ailenin mutluluk içinde yaşaması güven, sadakat ve muhabbetle devam eder. Bunların kaynağı da kuvvetli bir imandır. Eşler birbirlerine bu mevzuuda yardımcı olmalı ve çocuklarını da bu doğrultuda yetiştirmelidirler.

4

Aileyi oluşturan bireyler her konuda birbirleriyle rahatça konuşup dertleşebilmeli ve istişare yoluyla sorunlara çözüm bulmalıdırlar. Taraflar arasında geçimsizlik elbette  olabilir. Böyle vakitlerde -dinimizde olması gerektiği gibi- hakemler vasıtasıyla eşlerin arası bulunmalıdır. Şiddetli geçimsizlik durumunda ise güzellikle ve karşılıklı haklara saygı duyarak ayrılınabilir ancak bu başka çözüm kalmadığında uygulanmalıdır, en ufak sorunlarda değil. Normal şartlar altında evliliğe son verebilecek tek neden ölüm olmalıdır. Aldatma söz konusu olursa bu suçu isleyen eş mutlaka cezalandırılmalı ve pişman olup kendisini düzeltmezse evlilik sonlandırılmalıdır. Yuvalar İslami ölçülere riayet edilerek kurulduğu takdirde aileler saadet ve huzurun mekânları hâline gelir.

5

EĞİTİM
Kılavuzu Kur’an’ın ilk emri “Yaradan Rabbinin adıyla oku!” olan İslam Devleti’nde eğitim ne sadece okul duvarları arasına ne sadece eve ne de belli bir yaştan sonrasına hasredilen bir şeydir; daha çok “hayat boyu ve her yerde” devam eden bir niteliğe sahiptir.
Çocuk doğduğu andan itibaren ona aktarılan her şey eğitim kapsamına girer. Çocuğun duygularını, düşüncelerini, gelişimini, yaratıcısına olan kulluğunu etkileyecek her şey eğitimin konusu olmalıdır. Bu sebeple okulda öğretmenden önce evde anne-baba çocuk için en önemli eğitici olduklarının bilincinde olmalıdırlar.
Çocuğun 0-7 yaş arasındaki eğitimi asla ihmâl edilmemelidir. Çünkü hiçbir şey anlamadığı düşünülen çocuk bu dönemde ebeveynlerinin konuşmalarıyla hafızasını doldurur.
Öte yandan çocuğun hayat boyu sürecek karakteri de bu yaş aralığında büyük ölçüde şekillenir. Bu yüzden hassaten inanç ve ahlâk kuralları çocuğa doğru bir biçimde verilmelidir.
Çocukla aile fertlerinin arasında sağlam bir bağ oluşturmasının yanında çocuğun zeka gelişimine de ciddi katkı sağlaması açısından “oyun” bu süreçte asla ihmal edilmemelidir.
Taklit yönteminin kabul gördüğü bu dönemde çocuk, namaz ve dua ibadetiyle tanıştırılmalıdır. Dini anlatırken korkutucu örnekler yerine sevdirici, teşvik edici örnekler verilmelidir.

6

0-7 yaş arasında çocuğun ahlaki- dini gelişimi büyük ölçüde tamamlandıktan sonra okul eğitimi safhasına geçilmelidir. Okul ortamındaki derslikler, öğretmen-öğrenci etkileşiminin daha sağlıklı gerçekleşebilmesi için 15 kişiyi geçmeyecek şekilde dizayn edilmelidir.
Öğrenciler bir sergi üzerinde, yerde oturmalı; öğretmen de tam karşılarında öğrencileriyle rahatlıkla göz teması kurabileceği bir konumda bulunmalıdır.
Öğretmenlik belli başlı bazı sınavlarda başarı gösterince elde edinilen bir meslek değil, alanında özgün çalışmalarla birikim ve donanımlarını kanıtlamış örnek şahsiyetlerin ulaşabileceği saygın bir mertebe olmalıdır.
Hayatın kendisi bir sınavdan ibaretken, sınavsız bir eğitim sisteminden söz edilemez. Fakat sınavlar ezberci test sistemine dayanan ya da öğrenciler arasında sınıf ayrımına yol açan bir ölçme değil; öğretmen ile öğrencinin etkileşimine dayanan sözlü bir değerlendirme şeklinde olmalıdır.

7

DİN

”İslam hoşgörü dinidir, eğer bir şeyi hoş görmüyorsa o şey hoş değildir.”

İslam devletinde müslim-gayrimüslim, her din ve ırktan insanlara yer verilmeli, hiçbir millet diğerini ötekileştirmemeli ve bu milletin mensupları birbirlerine daimî hoşgörü içerisinde yaklaşmalıdırlar. (Osmanlı devletinde olduğu gibi.) Farklı dinlere mensup kişiler Müslümanların yaşam tarzlarına (giyim, inanç, ibadet) müdahale etmedikleri müddetçe Müslümanlar da onların kutsallarına saygı duymalıdırlar. Bununla birlikte bir Müslüman önce kendini düzeltmeyi sonra da çevresine İslam’ı en güzel şekilde anlatmayı (tebliğ) kendine vazife edinmelidir. Onun görevi duyurmaktır, zorlamak değil: ”Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır.” (Bakara, 2/256)

İslam devletinde din hayatın her alanında (devlet işleri, sağlık, yönetim, eğitim, bilim, sanat, spor…) yaşanmalıdır. Sadece belirli kutsal günlerde ya da dini müesseselerde hatırlanan bir mefhum değil, hayatın kendisini düzenleyen yegane kanun olmalıdır.

8

BİLİM
Bilimsel çalışmalar okullarda küçük yaşlardan itibaren teşvik edilmeli, talebelerin içinde vâr olan yaratıcı yetenekler ortaya çıkarılmalıdır. Pozitif bilimler yalnızca teorik yönüyle ele alınmamalı, öğrenmede büyük pay sahibi olan deney ve gözlem aşamalarına da en az teorik eğitim kadar önem verilmelidir.
Bilimsel çalışmalarda -çok zaruri durumlar dışında- hiçbir canlı (insan,hayvan,bitki) ağrı, acı hissedeceği veya fiziksel zarar göreceği deneylerde kullanılmamalı ve hiçbir canlının doğasına aykırı hareket edilmemelidir.
Küresel çaptaki sorunlarda yardım ve önerilerine başvurulacak ilk kişiler bilim insanları ve din görevlileri olmalıdır.

9

HUKUK
“İnsanlar arasında Allah’ın sana gösterdiğine göre hükmedesin diye hakkı içeren kitabi sana indirdik; hainlerden taraf olma!”
(Nisa,105)

İslam devletinde Allah’ın kanunları ve adalet temeli üzerine inşa edilmeyen hukuk sistemi hangi devirde olursa olsun yıkılmaya  mahkumdur. İslam literatüründe adalet herkese eşit davranmaktan ziyade “herkese hakkını teslim etmek” manasına gelir. Peygamberimiz (s.a.v.) in “suçu işleyen kızım Fatıma bile olsa cezasını veririm!” sözüne riayet edildiği bir sistemde adam kayırmak, haksızlık, zulüm gibi kötü örneklerin büyük ölçüde önüne geçilebilir.
Bu hukuk sisteminde din,dil,ırk,cinsiyet farkı gözetmeksizin insanlara insan olarak yaratıldıkları için eşit davranılmalıdır. Allah’ın insana doğuştan verdiği can,mal,akıl,namus din gibi insan için önem arzeden haklar daimî korunmalıdır. Adaleti tesis etmekle görevli kimseler hüküm verirken duygusal davranmamalı, bu sebeple dinimizde de daha uygun bulunduğu üzere bu kimseler çoğunlukla erkekler arasından seçilmelidir.
İslam Devleti’nde adalet hayatın her alanında gösterilmelidir. Ölçü ve tartıda adalet, savaşta ve barışta adalet, söz söylerken adalet, eşler arasında karşılıklı adalet, komşuluk ilişkilerinde adalet, ücrette adalet, mal paylaşımında adalet ve dahî ibadette dahi adalet.
Kısaca her zaman, her yerde, her koşulda adalet! Tüm bunlara da ancak ve ancak anayasanın Kur’an olduğu bir sistemde uymak mümkündür.

10

SANAT

“İslam İçin Sanat!”

Sanat eserleri,  sanatkârlarının inanç ve yaşam tarzlarının en somut göstergelerindendir.  Bir Müslüman için sanat, İslam’ın kendine has estetik zevk anlayışını ortaya koyma yolunda mükemmel bir araçtır.İslam, doğuşu itibariyle her devirde sanatla iç içe olmuştur. Bunun en güzel örneği Kur’an’ın edebi sanatlarla dolu söyleyiş biçimidir. Sanat evrensel bir dil olduğundan, evrensel insanî değerlerin ve ahlak prensiplerinin anlatılmasına hizmet etmelidir ve tevhid inancına ters düşmemelidir. Bu sanat anlayışında estetik zevk ahlaki değerlerden bağımsız olamaz -ki bu durumda ortaya çıkana sanat denmez- ve İslam’da sanat, zanaattan ayrı düşünülemez. Bugün tümüyle Batı taklidinden ibaret olan sanat anlayışı bir kenara bırakılmalı, öze dönülmelidir. Müslüman sanatçı eski üsluptan kopmayı ifade eden bir yenilik arayışı içinde bocalamaktan ziyade önceki üslûbu birtakım uyarlamalarla yenileyerek ihya etme gayretinde olmalıdır. “Allah güzeldir, güzel olanı sever.” hadisi şerifi gereğince Müslüman, sanatı Allah’ı arama yolunda kendine araç edinmelidir.

“Anladım işi san’at Allah’ı aramakmış,
Marifet bu gerisi yalnız çelik çomakmış…” (N. Fazıl)

11

SPOR
İslam Devletinde insanın ruh eğitimi ve sağlığı önemli olduğu gibi beden sağlığı ve beden eğitimi de oldukça önemlidir. Kur’an-ı Kerim de Müslümanları, ibadetlerine kuvvetli bir istekle sarılmalarını sağlamak, gerektiğinde savunmaya hazır bulunmak gibi çeşitli sebeplerle spora teşvik eder.
İslam Devletinde kadın da erkek de fıtratına uygun sporlarla meşgul olmalıdır. Çünkü kadının ve erkeğin bünyesi biyolojik açıdan bir değildir. Örneğin kadınlar, erkeklerin vücut yapısı için uygun olan güreş,boks, halter gibi sporlarla ilgilenmek yerine daha çok bireysel yapılabilen ve yaradılışı itibariyle uğraşmasında sakınca olmayan spor dallarıyla meşgul olmalıdır.

Spor müsabakalarında hileye, İslam devletinde asla yer yoktur. Böyle bir durum tespit edilirse mutlaka bir karşılığı/ cezası olmalıdır.

12

Ütopyam distopya değil, İslami kurallara uygun bir düzenin hakim olduğu olumlu bir ütopyadır (EUTOPYA).

 

Ad-Soyad: Gizem Buse Akgül

Sınıf-No: 11/C – 1083

13
This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

Ad Remove Ads [X]
Skip to content