ANLATIM BOZUKLUĞU

by Raif DEMİREL

This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

ANLATIM BOZUKLUĞU

  • Joined Apr 2021
  • Published Books 1

Anlatım Bozuklukları

Duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakine aktarırken kurduğumuz cümlelerin açık ve anlaşılır olması, gereksiz unsurlar taşımaması, çelişkili anlatımlardan uzak olması ve dil bilgisi açısından doğru olması gerekir. Cümlelerimiz bu özellikleri taşımadığında, anlatım bakımından bozuk olur; iletişim tam olarak gerçekleşmez.

Duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakine aktarırken kurduğumuz cümlelerin açık ve anlaşılır olması, gereksiz unsurlar taşımaması, çelişkili anlatımlardan uzak olması ve dil bilgisi açısından doğru olması gerekir. Cümlelerimiz bu özellikleri taşımadığında, anlatım bakımından bozuk olur; iletişim tam olarak gerçekleşmez.

Anlatım bozuklukları, anlamsal (anlama dayalı) bozukluklar ve yapısal (yapıya dayalı) bozukluklar olmak üzere iki temel başlıkta incelenir.

2

1. Anlamsal (Anlama Dayalı) Anlatım Bozuklukları

1.1. Gereksiz Sözcük Kullanılması

İyi ve sağlam bir cümlede gereksiz sözcük bulunmaz. Cümlede gereksiz sözcüğün kullanılması, anlatım bozukluğuna yol açar. Cümlede düşüncenin belirtilmesinde belli bir görevi olmayan sözcükler gereksizdir. Bu tür sözcükler, cümleden çıkarılmalıdır. Bunu şöyle yapabiliriz:

Bir sözcük cümleden çıkarıldığında, cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma, daralma olmuyorsa, o sözcük gereksizdir. Çıkarıldığında cümlenin anlamı ve anlatımı bozuluyorsa, o sözcük gereklidir.

Gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan anlatım bozuklukları, eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması ve anlamca birbirini kapsayan kelimelerin bir arada kullanılması olmak üzere iki şekilde oluşur:

3

1.1.1. Eş Anlamlı Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması

Bu tür anlatım bozuklukları aynı anlama gelen sözcüklerin veya söz gruplarının aynı cümle içerisinde kullanılmasıyla oluşur.

Örnek(ler)
» Bari hiç olmazsa sen yanımızda kal.
cümlesinde “bari” ve “hiç olmazsa” sözcükleri aynı anlama gelmektedir. Bu iki sözcük de aynı anlama geldiğine göre, cümlede ikisinin bulunmasına gerek yoktur. Demek ki biri gereksiz kullanılmıştır. Bu durumda cümleyi “Bari sen yanımızda kal.” ya da “Hiç olmazsa sen yanımızda kal.” şeklinde kurabiliriz.» Yetkililer hâlâ bir açıklama yapmadı henüz.
cümlesinde “hâlâ” ve “henüz” sözcükleri eş anlamlıdır. İki sözcük de “şimdiye kadar” anlamındadır, iki sözcük de aynı anlamı karşıladığına göre, biri gereksizdir, çıkardığımızda cümlenin anlamında bir daralma olmaz. O hâlde cümleyi iki şekilde oluşturabiliriz:
“Yetkililer hâlâ bir açıklama yapmadı.”
“Yetkililer bir açıklama yapmadı henüz.”» Hükümet bu kanunu Meclis’ten aynenolduğu gibi geçirmek istiyordu.
cümlesinde “aynen” ve “olduğu gibi” sözleri anlamca aynıdır. İki sözcük de “değiştirmeden, değişiklik yapmadan” anlamındadır. Cümlede bozukluğu gidermek için bu iki sözcükten birini çıkarırız:
“Hükûmet bu kanunu Meclis’ten olduğu gibi geçirmek istiyor.”
“Hükûmet bu kanunu Meclis’ten aynen geçirmek istiyor.”

4

1.1.2. Anlamca Birbirini Kapsayan (İçeren) Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması

Bazen cümlede aynı anlama gelen sözcükler kullanılmaz. Anlamca birbirini kapsayan sözcükler kullanılabilir. Bir sözcüğün ifade ettiği anlam, diğer sözcük içinde olduğundan, bu tür ifadeler de anlatım bozukluğuna yol açar.

Örnek(ler)
» Kardeşim soruları hemen çözüverdi.
cümlesinde böyle bir kullanım söz konusudur. “Hemen” ile “çözüverdi” sözcükleri eş anlamlı değildir. Ancak “çözüverdi” eyleminde “tezlik, hemen yapma” anlamı vardır. Eylemde bu anlam olduğuna göre cümlede tekrar “hemen” sözcüğünün kullanılmasına gerek yoktur: “Kardeşim soruları çözüverdi.”» Okula her gün iki kilometre yaya yürüyerek giderdi.
cümlesinde “yaya” ve “yürüyerek” sözcüklerinin birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Çünkü “yürümek” sözcüğünde “yaya” anlamı zaten vardır. Öyleyse cümleyi şöyle söyleyebiliriz: “Okula her gün iki kilometre yürüyerek giderdi.”
5

1.2. Anlamca Çelişen Sözcüklerin Kullanılması

İyi bir cümle, karşıladığı yargıyı tam olarak anlatmalıdır. Yani cümleden bir anlam çıkarılmalıdır. Böyle olmaz da cümle çeşitli anlamlara gelirse; hem öyle bir anlam, hem böyle bir anlam çıkarsa ve birden çok yoruma yol açarsa, o cümlede çelişkili anlatım söz konusudur. İyi bir cümle açık olmalıdır. Cümledeki açıklık ise anlamın kolayca anlaşılır olması demektir. Anlamca birbiri ile uyuşmayan sözcüklerin bir arada kullanılması, cümlede çelişkili ifadenin doğmasına neden olur.

Örnek(ler)
» Tam üç yıla yakın bir zaman insanlık dramı yaşandı burada.
cümlesinde çelişkili bir anlatım söz konusudur. Bu cümlede “tam” ve “üç yıla yakın bir zaman” sözleri çelişkili anlatıma yol açmıştır. Cümlenin doğru kullanımı şöyle olmalıdır: “Üç yıla yakın bir zaman, insanlık dramı yaşandı burada.”
6

1.3. Sözcüğün Yanlış Anlamda Kullanılması

Sözcüklerin karşıladığı anlam iyi bilinmelidir. Bu olmazsa, anlatmak istediğimiz düşünce ile ortaya çıkan düşünce farklı olur. Bu nedenle konuşurken ya da yazarken, düşüncelerimizi tam ifade edecek sözcükleri kullanmalıyız. Aksi hâlde düşüncelerimizi iyi anlatamayız, hatta sözümüz yanlış anlaşılabilir.

Örnek(ler)
» Türkiye’de birçok göl kuraklık tehlikesi yaşıyor.
cümlesinde “kuraklık” sözcüğü yanlış kullanılmıştır. Çünkü bu sözcük “toprak için nemi olmayan, çorak” anlamında kullanılır. Cümlede ise topraktan değil, gölden söz edilmiş. Öyleyse göllerde suyun çekilmesi söz konusu olabilir. Bu da “kuruma” sözcüğü ile anlatılabilir. Bu durumda cümlenin doğru şekli şöyle olacaktır: “Türkiye’de birçok göl kuruma tehlikesi yaşıyor.”» Öğretmen, konuyu en ayrımına kadar anlatmıştı.
cümlesinde “ayrım” sözcüğü yanlış kullanılmıştır. “Ayrım” sözcüğünde “başkalık, fark” anlamı vardır. Cümlede anlatılmak istenen bu anlam değildir. Konunun detaylarının da anlatıldığı anlamı verilmek isteniyor cümlede. Bu anlam “ayrıntı” sözcüğü ile sağlanabilir. Demek ki “ayrıntı” sözcüğü yerine “ayrım” sözcüğü kullanılarak yanlışlık yapılmıştır: “Öğretmen konuyu en ayrıntısına kadar anlattı.”» Yaş geliştikçe yalnız çevrenizdekilere değil, memleketinize de yardım aşkıyla yanıyorsunuz.”
cümlesinde “gelişmek” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü yaş gelişmez, ilerler. Bu nedenle cümlenin doğrusu şu şekilde olmalı: “Yaş ilerledikçe yalnız çevrenizdekilere değil, memleketinize de yardım aşkıyla yanıyorsunuz.”

7

1.4. Sözcüğün Yanlış Yerde Kullanılması

Cümledeki sözcüklerin yerinde kullanılmaması, söylenmek istenenin karşıtı bir anlamın ortaya çıkmasına ya da cümlenin anlaşılmamasına yol açar.

Örnek(ler)
» Yeni okula geldim ki ders zili çaldı.
cümlesinde “yeni” sözcüğü yanlış yerde kullanıldığından cümlenin anlamı da bozulmuştur. Cümlede anlatılmak istenen “okulun yeniliği” değildir. Aslında birinin “okula vardığı sırada” zilin çalması anlatılmak istenmiştir. Öyleyse cümlenin doğru şekli şöyle olmalıdır: “Okula yeni geldim ki ders zili çaldı.”» Çok sınıfta duran öğrencilerin elbette canı sıkılır.
cümlesinde “çok” sözcüğünün yanlış yerde kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümlede “çok” sözcüğü “sınıf” sözcüğünden önce kullanıldığı için sanki öğrenciler değişik sınıflarda bulunmuşlar da onun için sıkılmışlar anlamı çıkmıştır. Halbuki cümlede öğrencilerin bir sınıfta “uzun süre bulunması” anlatılmak istenmiş. Cümlenin doğru şekli şöyle olmalıdır: “Sınıfta çok duran öğrencinin elbette canı sıkılır.”
8

1.5. Deyimin Yanlış Anlamda Kullanılması

Deyimler, dilin anlatım gücünü ve söyleyiş güzelliğini zenginleştiren unsurlardır. Deyimler, kısa ve özlü sözlerdir.

Deyimlerin kalıplaşmış anlamları vardır ve deyimler bu kalıplaşmış anlamları çerçevesinde kullanılır. Kalıplaşmış belli bir anlamı karşılayan deyimin başka bir anlamda kullanılması, anlatım bozukluğuna yol açar.

Örnek(ler)
» Onun bize yaptığı iyiliklere hep göz yumduk.
cümlesinde “göz yummak” deyimi yanlış anlamda kullanılmıştır. Bu, “kusurlarını hoş karşılamak, görmezlikten gelmek” anlamında bir deyimdir. Yukarıdaki cümlede ise “kusur” yok, bir kişinin iyilikleri var. Bu nedenle “göz yummak” deyimi yanlış kullanılmıştır: “Onun bize yaptığı iyiliklere minnettar kaldık.”» Müfettişlerin geleceğini öğrenen müdürün etekleri zil çalıyordu.
cümlesinde “etekleri zil çalmak” deyiminin yanlış kullanılmasından kaynaklanan bir anlatımn bozukluğu vardır. “Etekleri zil çalmak”, çok sevinmek, işleri yolunda olmak anlamında bir deyimdir. Bu deyimin yerine “etekleri tutuşmak” deyiminin kullanılması gerekir. “Etekleri tutuşmak” çok heyecanlanmak anlamında bir deyimdir. Doğrusu: “Müfettişlerin geleceğini öğrenen müdürün etekleri tutuştu.”
9

1.6. Anlam Belirsizliği

Kişilerden ya da onlarla ilgili durumlardan söz ederken, o kişilerin yerini tutan zamirleri kullanmayız. Bundan dolayı cümlede kişi bakımından bir belirsizlik ortaya çıkar. Anlam belirsizliği dediğimiz bu ifade bozukluğunu gidermek için cümlede sözünü ettiğimiz kişinin yerini tutacak zamiri mutlaka kullanmalıyız.

Örnek(ler)
» Okula gitmediğini bugün öğrendim.
cümlesinde böyle bir bozukluk vardır. Bu cümlede kişi zamiri kullanılmadığı için “kimin okula gitmediği” tam olarak bilinmiyor: O mu, sen mi? Çünkü cümle;
Onun okula gitmediğini bugün öğrendim.” ya da
Senin okula gitmediğini bugün öğrendim.” olabilir. Bu nedenle kişi kavramının net olması için cümleye kişi zamiri mutlaka getirilmelidir.
10

1.7. Mantık ve Sıralama Yanlışlığı (Hatası)

Cümlede verilen kavramların önem sırasının karıştırılması ya da cümlenin mantık açısından yanlış oluşturulması sonucunda ortaya çıkan anlatım bozukluklarıdır.

Örnek(ler)
» İlk kez gerçekleşen gösteriye katılım rekor düzeydeydi.
Bu cümlede mantık hatası yapılmıştır çünkü ilk kez yapılan bir gösteriye gelen izleyici sayısının, rekor düzeyde olup olmadığı bilinemez.» Bırak patates doğramayıyemek bile yapamaz o.
cümlesinde sıralama hatası vardır. Yemek yapmak, patates doğramaktan daha zor ve üst düzey bir eylemdir. Bu yüzden “patates doğramayı” sözüyle “yemek bile yapamaz” sözü yer değiştirmelidir: “Bırak yemek yapmayı, patates bile doğrayamaz o”
11

2. Yapısal (Yapıya Dayalı) Anlatım Bozuklukları

2.1. Özne-Yüklem Uyumsuzluğu

Özne – yüklem uyumsuzluğu kişi bakımından, tekillik-çoğulluk bakımından ve özne eksikliği bakımından olmak üzere üç grupta incelenir:

2.1.1. Kişi Bakımından Uyumsuzluk

İyi bir cümlede özne ve yüklem arasında kişi bakımından uyum olmalıdır.

 KURAL  Özne birinci tekil, ikinci tekil veya üçüncü tekil (ben, sen, o) ise yüklem birinci çoğul kişiye göre çekimlenmelidir.

12

1.1.2. Tekillik-Çoğulluk Bakımından Uyumsuzluk

Özne ile yüklem arasında belli bir uyum söz konusudur.

Özne insan ve çoğul ise yüklem tekil ya da çoğul olabilir. Ancak insan dışındaki varlıkların (hayvan, bitki, kavramlar…) çoğul şekilleri özne olduğunda yüklem daima tekil olur.

Örnek(ler)
» Çocuklar bahçede top oynuyorlar. (doğru)
» Öğretmenler, öğrencilerinin iyiliğini ister. (doğru)Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi özne insan ve çoğulken yüklem çoğul ya da tekil olabiliyor. Diğer bütün durumlarda yüklem her zaman tekil olur.
13

1.1.3. Özne Eksikliği Bakımından Uyumsuzluk

Özne ile yüklem arasında tekillik, çoğulluk ve kişi uyumsuzluğunun yanında, özne eksikliği de anlatım bozukluğuna yol açar.

Özne, cümlenin temel ögesidir. Yüklemde bildirilen iş, oluş ya da hareketi yapan durumundadır. Yüklemdeki eyleme göre öznenin olmaması ya da bir öznenin birden fazla yükleme bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok sıralı ve bağlı cümlelerde karşımıza çıkan bir bozukluktur.

Örnek(ler)
» Kitaptaki yanlışlıklar düzeltilecek ve yeniden basılacak.
cümlesinde özne eksikliğinden kaynaklanan bir bozukluk söz konusudur. İlk cümledeki “kitaptaki yanlışlıklar” öznesi, diğer cümledeki “basılacak” yüklemine uymamaktadır. Bu da ifadeyi eksik bırakmıştır. İkinci cümleye özne getirerek bozukluğu giderebiliriz:
“Kitaptaki yanlışlıklar düzeltilecek ve kitap yeniden basılacak.”» Herkes ondan nefret ediyor, onun yüzünü bile görmek istemiyordu.
cümlesinde “herkes” öznedir. Bu özne “nefret ediyor.” ve “görmek istemiyordu.” yüklemlerine bağlanamadığından bozukluk meydana gelmiştir.
“Herkes ondan nefret ediyor.” doğru. Ama: “Herkes onun yüzünü bile görmek istemiyordu.” cümlesinde “herkes” öznesi “görmek istemiyordu” yüklemine bağlanamıyor. Bu nedenle ikinci cümleye özne getirilmeli, ifade düzeltilmelidir:
14

2.2. Eklerle İlgili Yanlışlar

Cümlede eklerin eksik ya da fazla kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

Örnek(ler)
» Biz okumasını sevmeyen bir milletiz.
cümlesinde “okumasını” sözcüğünde iyelik eki gereksiz ve yanlış kullanılmıştır. Cümlenin doğrusu: “Biz okuma sevmeyen bir milletiz.” olmalıdır.» Hayat kimine mutluluk verdiğini, kimini mutsuz ettiğini görüyoruz.
cümlesinde ilgi eki “eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Çünkü cümlede “verdiğini” sözcüğüne sorduğumuz “kimin verdiğini” sorusuna cevap alamıyoruz. “Hayat” sözcüğüne “-ın” ilgi eki getirilirse bu cümledeki anlatım bozukluğu giderilir: “Hayatın kimine mutluluk verdiğini, kimini mutsuz ettiğini görüyoruz.”
15

2.3. Öge Eksikliği

Cümlede kullanılması gereken bir öğenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Cümlenin temel öğeleri özne ve yüklem eksikliğini işlediğimizden, burada nesne ve dolaylı tümleç eksikliği üzerinde duracağız.

Öge eksikliği sıralı ve bağlı cümlelerde karşımıza çıkar. Genellikle ortak kullanılan öğelerin yükleme bağlanamamasından kaynaklanır.

Örnek(ler)
» Ben öğretmenime inanır ve severim.”
cümlesinde “öğretmenime” dolaylı tümlecinin “inanır ve severim” yüklemlerine bağlanmak istenmesi anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
“Ben öğretmenime inanırım.” olur; ama “Ben öğretmenime severim.” olmaz.
Bu nedenle ikinci cümleye “nesne” getirilerek bozukluk giderilebilir:
“Öğretmenime inanır, onu severim.”» İnsanlar gazetelere inanmıyor bu nedenle de çok az okuyor.
cümlesinde nesne eksikliğinden kaynaklanan bir bozukluk söz konusudur. Çünkü “inanmak” eylemi geçişsizdir. Nesne almadan kullanılabilir. Ama “okumak” eylemi geçişlidir. Öyleyse bu eyleme göre, cümleye nesne getirmek gerekir. Nesne getirilmediğinde cümlede yanlış bağlanma ortaya çıkacaktır: insanlar gazetelere inanmıyor, gazetelere okuyor.” Dikkat ettiyseniz “gazetelere okuyor” ifadesi yanlıştır. Bunu gidermek için de ikinci cümleye nesne getiririz. Bu durumda cümle şöyle olur:
“İnsanlar gazetelere inanmıyor, bu nedenle de gazeteleri çok az okuyor.”
16

2.4. Yüklem Eksikliği

Sıralı ve bağlı cümlelerde iki cümlenin bir yükleme bağlanması sonucu anlatım bozukluğu meydana gelir. Yüklem eksikliği, bazen ikinci bir eylemin kullanılmaması ya da ek eylemin ortak kullanılması ile oluşur.

Örnek(ler)
» Beşiktaş iskelesine geldiğimizde o işine, ben evime gittim.
cümlesinde “yüklem” eksikliği anlatım bozukluğuna yol açmış. Her iki cümleyi “gittim” yüklemine bağlayamayız. “Ben gittim” olur ama “o gittim” olmaz. Bu nedenle cümledeki yüklem eksikliğini giderirsek cümle anlamlı hâle gelir:
“Beşiktaş iskelesine geldiğimizde o işine gitti, ben evime gittim.”» İyi biri olduğundan dün de, bugün de kuşkuya düşmüyorum.
cümlesinde yüklem eksikliği bozukluğa yol açmıştır. Evet, “bugün kuşkuya düşmüyorum” ifadesi doğru, ama “dün düşmüyorum” yanlıştır.
Bu nedenle cümleye yüklem getirilmelidir:
“İyi biri olduğundan dün de kuşkuya düşmedim, bugün de düşmüyorum.”
17

2.5. Tamlama Yanlışları

Çoğunlukla ad ve sıfatların aynı tamlanana bağlanması sonucu oluşan bir anlatım bozukluğudur. Bu nedenle isimlerle sıfatların aynı tamlanana bağlandığı kullanımlara dikkat etmek gerekir.

Örnek(ler)
» Özel ve kamu kuruluşları iki gün tatil edildi.
cümlesinde “kamu kuruluşları” ifadesi doğrudur. Çünkü bu, isim tamlamasıdır. Ancak “özel” sözcüğü “kuruluşları” tamlananına bağlanamaz. Çünkü “özel” sözcüğü sıfattır. Bu nedenle “özel kuruluşları” ifadesi yanlıştır. Cümledeki bozukluğu gidermek için “özel” sözcüğünden sonra “kuruluşlar” sözü getirilmelidir:
“Özel kuruluşlar ve kamu kuruluşları iki gün tatil edildi.”» Derste belgisiz ve işaret sıfatlarını işledik.
cümlesinde “belgisiz” sözcüğü sıfat, “işaret” sözcüğü ise isimdir. Hem sıfatın hem ismin aynı tamlanana (sıfatları) bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Bu bozukluğu gidermek için “belgisiz” sözcüğünden sonra “sıfatlar” sözcüğünü getirmek gerekir:
“Derste belgisiz sıfatları ve işaret sıfatlarını işledik.”

 UYARI  Dilimizde çokluk anlamı taşıyan belgisiz sıfat tamlamalarındaki isimler çokluk eki almaz.

18

2.6. Bağlaç Yanlışları

Bağlaçlardan bazıları olumlu ve olumsuz yargıları birbirine bağlar. Bu duruma uymayan kullanımlarda anlatım bozukluğu meydana gelir.

Örnek(ler)
» Ahmet Bey oğlunu çok seviyor fakat bir dediğini iki etmiyordu.
Bu cümlede “fakat” kullanılması doğru değildir. “fakat” bağlacı bir olumlu yargıyla bir olumsuz yargıyı birbirine bağlar. Bu cümlede ise ilk yargı da olumludur. Bu yüzden “fakat” çıkarılmalı, yerine “ayrıca” bağlacı kullanılmadır:
“Ahmet Bey oğlunu çok seviyor ayrıca bir dediğini iki etmiyordu.”» Ben yarın dışarı çıkamam, ama evde yapılacak bir sürü işim var.
Bu cümlede “ama” kullanılması doğru değildir. “Ama” cümleden atılmalı ya da yerine “çünkü” getirilerek şu şekilde kurulmalıdır: “Ben yarın dışarı çıkamam, çünkü evde yapılacak bir sürü işim var.”
19

ÖĞRENCİ BİLGİLERİ

AD: RAİF

SOYAD: DEMİREL
SINIF : 11-E

NO:36

20
This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

Ad Remove Ads [X]
Skip to content