by BURAK
Copyright © 2021

Hz. Muhammed (s.a.v.), Âmine ve Abdullah’ın evliliğinden dünyaya geldi. Abdullah, Mekke’nin yöneticilerinden olan Abdülmuttalip’in oğluydu. Abdullah, güzel ahlaklı ve dürüst biriydi. Bu yüzden herkes tarafından sevilir ve sayılırdı. Âmine ise Mekke’nin saygın kişilerinden olan Vehb’in kızıydı.
Ticaretle uğraşan Abdullah, evlendikten kısa bir süre sonra Şam’a gitmişti. Geri dönerken hastalandı ve Medine’de vefat etti. Âmine o sırada Hz. Muhammed’e hamileydi. Abdullah’ın vefat haberi gelince Âmine derinden sarsıldı. Çünkü birkaç ay sonra Muhammed (s.a.v.) dünyaya gelecekti.
571- Son Peygamber Hz Muhammed (s.a.v.) doğdu. Tarih 20 Nisan (12 Rebiyülevvel) 571’i gösterdiğinde Mekke’de Haşimoğulları Mahallesi’nde, mütevazı bir evde bir pazartesi günü seher vakti iki cihan güneşi Sevgili Peygamberimiz, dünyaya geldi. Peygamberimiz (s.a.v.) dünyaya geldiği sırada Kâbe civarında olan dedesi Abdülmuttalip’e müjde verildi. Son derece sevinen Abdülmuttalip, torununun doğumu şerefine birkaç gün süren bir ziyafet verdi. Bu sırada çocuğun adını soranlara, “Gökte Hak, yeryüzünde ise insanlar, onu hayırla ansınlar diye ona Muhammed adını verdim.” dedi. Abdülmuttalip’in torununa Muhammed adını koymasının sebebi Âmine’nin gördüğü bir rüya idi. Rivayete göre Hz. Âmine, rüyasını şöyle anlatır: “Hamileliğimin altıncı ayında bir gece rüyamda karşıma bir zat çıkıp geldi. Dedi ki: ‘Ya Âmine! âlemlere rahmet olacak birine hamilesin. Doğunca çocuğun ismini Muhammed koy.’ Nihayet doğum zamanı gelmişti. Evdeydim. Birden kulağıma müthiş bir ses geldi. Korkudan eriyecek gibi oldum. Bir de ne göreyim. Bir beyaz kuş yanıma geldi ve kanatlarıyla arkamı sıvazladı. O andan itibaren bende korku adına hiçbir şey kalmadı. Yanıma bir göz attım. Bana ak bir kâse içinde şerbet sunuyorlardı. Kâseyi alıp içer içmez beni bir nur denizi sardı ve Muhammed dünyaya geldi.”
571- Hz. Peygamber sütannesi Halime’nin yanında kalmaya başladı. Peygamberimizin doğduğu dönemde Mekke’de yeni doğan çocukları sütanneye verme geleneği vardı. Mekke dışından gelen sütanneler Mekkeli çocukları belirli bir ücret karşılığında geçici süreyle yanlarına alarak onların bakımlarını üstlenirlerdi. Hz. Muhammed (s.a.v.) de bu geleneğe uyularak Halime adında bir sütanneye verildi.
Sütannesi Halime ve ailesi küçük Muhammed’i çok sevdiler. Çünkü onunla evlerine huzur, bereket ve mutluluk gelmişti.
575- Hz. Peygamber Mekke’ye annesinin ve ailesinin yanına döndü.
Peygamberimiz, sütannesinin yanında dört yıl kaldı. Halime, Muhammed’i Mekke’ye getirdi ve öz annesi Âmine’ye teslim etti.5 Hz. Muhammed (s.a.v.) sütannesi ve sütkardeşleri ile sonraki yıllarda daima ilgilenmiş, Halime ziyarete geldiği zaman onu hep “anacığım” diyerek karşılamış, altına hırkasını yayarak saygı ve hürmet göstermişti.

Peygamber Efendimiz sekiz yaşında iken dedesi de öldü. Ölümünden önce torununun himayesi görevini, oğlu Ebu Talip’e bırakmıştı. Böylece Peygamberimiz, amcasının evinde yaşamaya başladı. Ebu Talip ve eşi Fatıma Hanım, Sevgili Peygamberimizi çok sevdiler. Öyle ki onu öz çocuklarından ayırmadılar. Hz. Muhammed (s.a.v.) de onları çok sever ve sayardı. Peygamber
Efendimiz, amcasının eşi Fatıma Hanım’ı bir anne gibi severdi. Nitekim o vefat ettiğinde çok üzülmüş ve “Yetim olmama rağmen o beni çocuklarından ayırmaz hatta bana öncelik tanırdı. O benim annem gibiydi.” demişti.
Hz. Muhammed (s.a.v.), yirmi beş yaşına kadar amcası Ebu Talip’in himayesinde kaldı. Hz. Ali’nin babası olan Ebu Talip, Mekkelilerin saygısını kazanmış, üstün vasıflı bir kişi idi. Hoşgörü ve merhamet sahibi bir insan olan Ebu Talip, Peygamberimizi en az kendi çocukları kadar severdi.
Peygamberimiz çalışarak amcasının aile bütçesine katkıda bulunurdu. Örneğin zaman zaman amcası Ebu Talip’in koyunlarını otlatırdı.8 Bazen amcasıyla birlikte ticaret için Şam ve Yemen gibi bölgelere giderdi. Yirmi beş yaşlarında, Hz. Hatice’nin kervanından sorumlu olarak Şam’a gitmişti.
Mekke’de haksızlığa uğrayan, malı gasp edilen ve kimsesi olmadığından ezilen insanlar eksik olmazdı. Bu haksızlıkları önlemek için Hilfu’l-Fudul (Erdemliler Topluluğu) adı verilen bir grup kurulmuştu. Peygamberimiz de bu gruba üye oldu. Daha sonraki yıllarda, o gruba üye olmanın çok onurlu bir iş olduğunu belirtmiş ve “Şimdi olsa yine katılırdım.” demişti. Hep haktan ve doğruluktan yana olan Hz. Muhammed’e, Mekkeliler “Muhammed’ül Emin” diye hitap etmişlerdir.
Cahiliye Dönemi’nde Arap kabileleri sürekli birbirleriyle savaşırlardı. Çoğu kez basit bir nedenle çıkan bu savaşlar, uzun süre devam ederdi. Savaşılması yasak olan Muharrem, Recep, Zilhicce, Zilkade aylarında da devam ettiği için bu savaşlara “Ficar Savaşları” deni-lirdi. Hz. Muhammed (s.a.v.) on beş – yirmi yaşları arasındayken bu savaşlara katıldı. O, bu savaşlarda hep geri planda kalarak çarpışmadı ve kimseyi öldürmedi.
Published: Dec 21, 2021
Latest Revision: Dec 21, 2021
Ourboox Unique Identifier: OB-1251092
Copyright © 2021