GÜVAHİ- PENDNAME

by Ayşe Hilal Erdoğdu

This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

GÜVAHİ- PENDNAME

  • Joined Apr 2022
  • Published Books 2

ÖN SÖZ

Tübitak- 4006 kapsamında Serdivan Anadolu Lisesi, Türk Dili ve Edebiyatı branş öğretmeni Ayşe Hilal Erdoğdu danışmanlığında “Kültürel Miras” proje alanında gerçekleştirdiğimiz, 16. yüzyılda Sakarya’nın Geyve ilçesinde yaşamış Güvahi’nin Pendname adlı eserini inceledik. Günümüze ışık tutması, geçmişten geleceğe bir köprü vazifesi gören bu eseri Sakarya halkına tanıtmayı bir borç bildik. Eserde pek çok öğüt niteliği taşıyan atasözleri, hikaye ve fabllar bulunmakta. Biz, eserin içinden seçme hikayeleri bu tanıtım kitapçığında sizlerle buluşturmuş bulunmaktayız.

Proje Danışman Öğretmeni

Ayşe Hilal ERDOĞDU

 

Projede görevli öğrenciler

                       Berfin UYAR             Sevdenaz GÜNER                          Erva ADALI              Sude Naz TÜRKSEVEN

2

ÖZET

Edebiyatımızda öğüt vermek amacıyla kaleme alınmış pek çok eser vardır. Nasihat-nâme adıyla anılan bu eserler, halkı ya da devlet yöneticilerini ahlak yönünden olgunlaştırmayı, onların sosyal davranışlarını düzenlemeyi ve erdemli kılmayı amaçlayan değerlerdir. Bu eserler manzum veya mensur ya da manzum-mensur olarak yazılmışlardır. Güvâhî’nin Pend-nâme’si 16. asırda kaleme alınmış manzum bir eserdir. Bu eser, pend-nâmeler arasında atasözlerine en çok yer vermiş olanlar arasındadır. Eserin üçte biri atasözleri ve deyimlerden meydana gelmiştir. Güvâhî’nin Pend-nâme’si Feridüddin Attâr’ın etkilerini taşıyan bir eser olarak aynı adı almış manzum bir öğüt kitabıdır. Türk kültürünün sahip olduğu atasözleri ve deyimlerin çokça kullanıldığı bu eser hem bir sözlük gibi âdeta o devrin bir atasözleri listesi olması hem de atasözleri ve deyimleri ölçülü bir şiir yapısı içinde kullanılmış olması bakımından önemlidir.

3
GÜVAHİ- PENDNAME by Ayşe Hilal Erdoğdu - Ourboox.com

PENDNAME HAKKINDA BİLGİ

 

Pendname öğüt kitabı demektir. Pendnameler arasında en tanınmışı Feridüddin Attar’ın eseridir.

Güvahi’nin Pend-nâmesi , Attâr’ın Pend-nâme’si örnek alı­narak, mesnevi tarzında, aruzun Mefâilün Mefâilün Feûlün kalıbıyle yazılmış, 2133 beyitlik bir öğüt kitabıdır. Bir başka ifade ile Pendname Osmanlı öncesi Müslüman toplumlarda, özellikle de Farsça kaleme alınmış örnekler izlenerek ama Türk eğitim geleneğinde yer alan özlü sözlerin derlenmesi ile ortaya çıkmış ilginç bir metindir. Bu yüzden Güvâhî, eserde çok sayıda ata­sözü ve deyime yer vermiştir. Eserin asıl önemi de bu malzemeyi içinde bulundurmasından gel­mektedir. Yani eser, türünün ilk örnekleri arasında yer aldığı için de Türkçe arkaik kelimeler bakımından zengin, fakat dil ve anlatım açısından basit bir eserdir. Güvahi eserinde halk içinde kullanılan söz, deyimleri bolca kullanmıştır. Güvahi çok üstün bir şair olmamasına rağmen atasözlerini nazma başarılı bir şekilde uyarlamıştır. Atasözlerini nazma uygulamaya çalıştığı için eserinde bolca imale kullanmıştır. Atasözlerinin kalıbını bozmaktansa veznin kalıbını bozmayı tercih etmiştir. Bu da onun kültürüne ne derecede  değer verdiğini açıkça göstermektedir.

Güvahi eserinde konu başlıkları dışında fazla yabancı sözcük kullanmamıştır. Güvahi’nin Pendnamesi atasözleri yönünden olduğu kadar , bu atasözlerinde kullandığı Türkçe bakımından da   hassasiyet göstermiş ve  Türk kültürüne önemli katkılarda bulunmuştur.

Güvahi eserinde çevresinde gördüğü , duyduğu ve kendi başından geçen olayları gerçekçi bir açıdan ele almış bunları kısa hikaye, latife ve fıkralar biçiminde anlatarak ,sonunda  atasözleriyle öğütler vermiştir.

5

PENDNAME’NİN  KÜLTÜR AKTARIMINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

Yavuz Sultan Selim’in  Mısır seferine  katılmış Anadolu’da duyduğu  tüm atasözü , deyim,fıkra ve masalları Pendname’sine aktarmış  hikaye ve masalların sonunda öğütler vermiştir. Atasözlerin çoğu  günümüze kadar gelmiştir. Toplumda kaybolan değer yargılarını bulabilmek için günümüz gençlerine ışık tutabilmek için Pendname  önemli bir kaynaktır.

Güvahi’nin Pendname’si ,  atasözleri  başta olmak üzere halk  kültürü ögelerinin  günümüze ulaşması için  zincirin önemli bir halkasını oluşturmaktadır.  Bu zincirden bir halkanın eksik olması  devamlılığa zarar verecektir.

ATASÖZLERİ, DEYİMLERİN GÜNÜMÜZE ULAŞMASINI SAĞLAYAN  ÖNEMLİ ESERLER

DİVANI LÜGATİ’T  TÜRK   (KAŞGARLI  MAHMUT-11.YY) –

ATABET’ÜL HAKAYIK( EDİP AHMET YÜKNEKİ-12.YY)-

YUNUS EMRE ŞİİRLERİ(13.YY)-

VELET İZBUDAK ATALAR, NECATİ(15.YY)-

GÜVAHİ(PENDNAME-16.YY)-

EDİRNELİ HIFZİ(17.YY)

İZZET MOLLA, YENİŞEHİRLİ AVNİ(19.YY)-

ALİ EMİRİ (20.YY)

Bu sanatçılar Türk kültürü ve söz dağarcığını eserlerinde yer vererek  kültür aktarımını sağlamıştır. Bu kültür aktarımında Güvahi  16. Yüzyılda bu görevi eserinde fazlasıyla üstlenmiştir.

6

PENDNAMEDEKİ  HİKAYE VE FABLLARIN GÜNÜMÜZE YANSIMASI

Pendname’de yer alan  hikaye ve fablların bazıları günümüzde bilinmektedir. Fakat özellikle bu eserde yer alan fabllar La Fontaine masalı olarak tanınmaktadır. La Fontaine’den daha önce yaşamış olan Güvahi ondan önce bu masalları kitabına almış onları şiirleştirmiştir. Bu sebeple Güvahi’yi genç  kuşaklara aktarmamız gerekir. Çünkü bizim edebiyatımızda La Fontaine benzeri hatta daha derin anlamları olan hikaye ve fallarla imza atmış olan bu sanatçıyı çocuklar ve gençler  La Fontaine’den daha az tanımaktadırlar. Bu projede bu görevi yerine getirmeye çalışacağız.

Ayrıca eserde hikaye ve fablların içinde  atasözleri ve deyimler de bolca kullanılmıştır. Bu hikayeleri aktarırken atasözü ve deyimlerimizin günümüze gelmesine katkı sağlamıştır. Amacımız eseri bu yönüyle tanıtmaktır. Bu hikaye ve fabllardan seçtiklerimizi sizlere sunuyoruz.

7

 

 

 

 

 

 

 

PENDNAME’DEN SEÇME HİKAYELER

8

KAPLUMBAĞA VE AKREP HİKAYESİ

Vaktin birinde bir akrep akarsuyun karşısına geçmek zorunda kalır. Fakat bir türlü geçemez. Bir kaplumbağa görür ve ona kendisini karşıya geçirmesi için yalvarır. Kaplumbağa akrebi sırtına alıp suya atlar. Suda yüzerken bir ses bir titreşim duyar. Sesi dinler . bu ses ne sudan ne bir taştan ne de kayadan gelmektedir. Bu ses akrepten gelmekteydi. Kaplumbağa sorar. Ey akrep kardeş bu ses de neyin nesi? Benim iğnemin sesidir dedi akrep. Şunu bil ki zehrim seni öldürecek. Bu benim yaradılışımdır. Can bedenden çıkana kadar  bu böyle olacak. Elimden başka bir şey gelmez.  Kaplumbağa bu cevabı güçlükle dinledi. Sonunda aklı başına geldi. Onu devireyim suya bari benimle birlikte helak olsun da başkalarına zarar vermesin.

10
GÜVAHİ- PENDNAME by Ayşe Hilal Erdoğdu - Ourboox.com

CIRCIR BÖCEĞİ VE KARINCA

Meğer ki bir cırcır böceği varmış. Kışın karıncadan erzak istemeye gelmiş.

Karınca demiş ki halk işlerken işinde sen ağaçlardaydın.

Ne arıyordun öyle ağaç üzerlerinde. Şimdi de herkese muhtaç ağlayıp durursun. Aç, bi-ilaç kalakalırsın.

Söylediğin türlü maniler sana şimdi tokluk vermez.

Zorluk çekmediğin , kimseye yardım etmediğin zamanlar, zaman hoş geçer.

Evin var ise kimseye bırakma içine çalı (odun)nı yığ.

İl üzere il alemde çok vardır  ama ev üzere ev alemde hiç yoktur.

Sakın komşu hakkından gafil olma .Çünkü komşu hakkı Tanrı hakkıdır.

 

12
GÜVAHİ- PENDNAME by Ayşe Hilal Erdoğdu - Ourboox.com

İKİ KAZ VE KAPLUMBAĞA

İki kaz  gölde yaşarlardı. Biri dişi biri erkekti.  Aynı  zamanda bu gölde bir su kaplumbağası  yaşardı. Onunla da  gayet iyi dosttular. Göl kurumaya  yüz tutunca halleri perişan oldu. İki kaz konuşup  buradan gitmeye karar verdiler. Kaplumbağaya vedalaşmak için geldiklerinde  kaplumbağa dedi ki : Bunca zaman beraber yedik içtik . Beni böyle bırakıp  gitmeniz bana reva mı?  Ben burada yalnız ne yaparım?  Sizden ayrılığa dayanamam sonra  da ölürüm. Beni de yanınızda götürün, dedi.  Kazlar aralarında konuşup  bir iki karış uzunluğunda sopa buldular.   Kaplumbağaya ,buna ağzınla yapış. Biz de iki yanından tutalım seni de buradan götürelim. Kaplumbağa denileni yaptı. Beraberce havalandılar. Yerde bulunan insanlar iki kaz ve aralarındaki kaplumbağayı görünce bu nasıl mümkündür dediler. Aralarında konuşup gülüştüler. Alaycı sözleri duyan kaplumbağa dayanamayıp yerdeki insanlara  “gözünüz çıksın” demek için ağzını açar açmaz hemen aşağı düşüverdi. Kazlar, kaplumbağanın düştüğünü görünce  “Dilin tutamayanın hali budur” dediler ve uçup gittiler.

 

14

KÖPEĞİ ÖLEN YÖRÜK

Bir Yörük  ve bu yörüğün bir köpeği varmış. Bu köpek oldukça gösterişli büyük bir köpek imiş. Çok kuvvetliymiş. Bir uludu mu dağlar yankılanırmış. Kurtlar dahi ondan korkarlarmış.

Bir gün bu köpek ölmüş. Köpek  ölünce sahibi:

_Sürülerimin biricik bekçisi, koyunlarım sensiz ne hale düşecek deyip ağlayıp ah vah etmiş. Hatta onu kefene sarıp gömmüş. Ardından koyunlar kesip yemekler vermiş.

Bunu yadırgayan halk onun bu işlerini kadıya söylemişler. Kadı hemen yörüğü yanına çağırmış. Demiş ki:

_Ey ahmak! Sen böyle neler yapıyorsun?

Yörük dedi ki:

_Ey efendi! Beni iyi dinle! Sözün doğrusunu benden öğren.

Size benim hakkımda kötü şeyler söylemişler. Yaptığım bu işlerin aslı başkadır. Bu velilerin işidir.(Bunun bir hikmeti vardır)

Öldü dedikleri kimsenin kimseye kötülüğü dokunmamıştır. İşinde eline çabuk bir kişiydi. Koyunların hizmetini hep o görürdü. Ecel ona gelmeden önce hastalandı ve bir vasiyet kıldı. Üçer yaşında İki ak ve kara erkek koyunu benim davarlarımdan ayırın  ve Kadı efendiye verin. Bana da dua edin ölünce. Kalan davarlarımı da boğazlayıp kesin ve ardımdan toy yapıp günahlarım için dağıtın. Biz bu vasiyeti yerine getiririz Kadı efendi, dedi Yörük.

Yörük’ten bu sözleri işiten kadının gönlü hoş oldu. Kızgınlığı gitti. Koyunları aldı. Dedi ki:

_Ne yazık ki söylenenler boşmuş. Aslında hoş kişiymiş. İşin aslı göründüğü gibi değilmiş. Onun iyiliklerini anın hep. Acaba ne derdi vardı da ölüp gitti. Onun daima ruhu şad olsun. Her zaman iyilikle anılsın.

Bu hikayeden iyi öğütler çıkarıp dinleyin.

15

ODUNCU İLE ASLAN

Issız bir dağ içinde bir oduncu yaşardı. Odun kesip  satardı. Bir gün yanına ansızın bir aslan çıkageldi.  Oduncu onu görünce çok şaşırdı. Bu aslan beni öldürmek için geldiyse eğer bir tedbir almak gerekir diye düşündü.

Aslan ona dedi ki: _ Ey gafil yiğit!  Burada ne yapıyorsun. Seni yememi mi istiyorsun?  Kaçsan da bir yere elimden kurtulamazsın. Böyle söyleyip   kuvvetli  bir şekilde kükredi.

Oduncu, aslan karşısında hem ona hayran kaldı hem de hileyle durumuna bir çıkış yolu bulmayı düşündü. Aslan korku ile baktı  ve şöyle dedi: Ey canavarlar padişahı! Şimdi beni yersen ferman senindir. Beni bırakırsan da  ferman senindir. Sana bir iki sözüm var önce onu dinle. Beni parçalamak istersen de ondan sonra parçala. Görüyorsun  ben zayıf bir oduncuyum. Bir deri bir kemiğim. Etim de tatlılıktan çok uzak. Beni yersen eğer ne lezzet alırsın ne de karnın doyar. Eğer siz canavarlar padişahı bana izin verirse  evde besili bir koç var. uzun zamandan beri öylece durur. Ben sizin huzurunuza  onu getireyim. Onu yiyerek zevk ve mutluluğa erişin.

Bu sözlerle aslan çok mutlu oldu. Sana izin veriyorum  var git o koçu bana getir de karnım doysun. Seni de azat edeyim dedi.

Oduncu,  size bir sözüm daha var, ondan da haberiniz olsun. Ben gidince siz de biraz sabırlı olacaksınız. Beni geri gelmez diye düşünüp giderseniz, bu sözleşmemizi terk ederseniz  ben boş yere gitmiş olurum. Döndüğümde sizi bulamazsam boş yere zahmet çekmiş olurum.

Aslan dedi ki : Bu işte çok tedbirli davranıyorsun.

Oduncu dedi ki :  Öncelikle beni bağışlayınız. Mübarek hatrınız incinmesin sizi bu ip ile bağlayayım. Zaten sizi kimse görmez. Benim amacım sizi burada tutmak.  Sizin gitmenizi engellemek. Oduncunun bu sözlerine karşılık aslan kendisini bağlamasına izin verdi. Oduncuda  sağlam bir urgan vardı. Aslanı  ağaca bağladı. Sonra hemen baltasını alıp aslanın başına ve beline vurmaya başladı. Kuvvetli bir şekilde aslana   vurup    onu helak etti.

Öğüt: Görün  ki  nice gösterişli aslanlar akıl ve  tedbirli  davranmakla yenilebilir.

16

İLLE DE VATAN

Meğer sürekli ırmak ve göllerin belli yerlerinde yaşayan bir kuşçağız varmış. Bir gün tuzağa düşüp tutuldu, ağa düşüp esir ol­du. Onu tutan avcı onun çok güzel olduğunu, hoşa giden bir çok renk ile süslü olduğunu gördü. Avcı sevindi ve o istekle onu sürekli kafeste beslemek istedi. Kuş kafese konulur konulmaz sabah akşam ötüp feryat etmeye başladı. Gölleri ırmakları hatırlar, sürekli vatan diye fer­yat ederdi. Gece gündüz vatan der inlerdi. Onu işitenler çok şaşırırlardı. Onu besleme imkanı bulamayınca, buna yol ve­relim gitsin dediler.

“Vatan” diye bu kadar feryat ediyor, görelim baka­lım (onun vatan dediği) güzel bir yer midir?

Kuş kafesten uçunca gözüne hiçbir düş görün­medi. Ne dağa vardı, ne de bağa kondu, doğrudan ır­mağa indi. Orada iki yanı yeşillik bağ bahçe olan güzel bir ırmak vardı. Türlü kuşlar orada ötüşüyorlardı. Kenan ve içi ördek ve kaz ile doluydu. Meğer su üzre uzanmış, yeni taze bir söğüt dalı varmış. İşte o kuşun sürekli mekânı orası imiş, zamanı­nı orada geçirirmiş. Ne zaman ki uçtu; sonunda varıp o dala kon­duğunu gördüler. Onun yaptığı cümbüşleri, neşe gösterilerini kimse dünyada görmedi. Onun yaptığı bu işi görenler, yer yurt sevgisi ne güzeldir, dediler. Gurbette kişi mutlu olmaz. İnsan ancak kendi yurdunda huzur bulur. Vatan sevgisi şüphesiz candan olur, tabiîdir. Hem imandan gelir. Vatanın kıymetini, gurbete düşüp vatanından ayrılmayanlar ne bilsin.

 

17

İKİ GEYİKLE TİLKİ HİKAYESİ

İki büyük alageyik bir gün savaşa tutuştular. İkisi de sanki hançer yemiş gibi vücutlarından yaralanmışlardı.

Bir tilki, uzaktan onları seyretmekte idi. Etrafa saçılan kanları görüp onlara doğru koşmaya başladı. Savaşın arasına girip akan kanları yalamak istedi. Kan peşinde koşmakla bilgili olunmaz. Yoksa ansızın bir geyiğin boynuzu seni öldürüverir. Tilki akılsızı açgözlülüğü yüzünden canından oldu.

Atlar tepişti  arada eşek öldü. Aç gözlü olanın hali budur işte. Azda ise selamet  vardır biline.

 

18

İKİ  KARDEŞ

İki kardeş kavga etmişlerdi. Kadıya birbirlerini dava etmek için yola çıktılar. Kadı’nın mekanı oldukça uzaktı. Arada engeller ve dağlar vardı.  Giderken yolda arada bir kavga ediyorlardı. Bir ayı yollarını kesti. Baktılar ki bu hayvan yırtıcı bir  canavardır. Ona yakın olmak büyük bir hatadır. Önde olana korku ateşi  düştü. Arkasına korkuyla baktı. Arkadan gelen iyi kalpli kardeş : “Bakıyorum da korkuyorsun.” dedi.  Bana hiç mi güvenmiyorsun?   Seni bırakıp da canavara mı yardım edeyim, dedi.  Bu sözleri işiten kötü niyetli kardeş yaptığından utandı ve sakinledi. Dönüp  kardeşiyle barıştı. İkisinin de içi ferahladı.  Kadıya gitmekten vazgeçip beraberce evlerine döndüler.

19

HAYIRSIZ EVLAT

Bir hocaya bir kişi, bir ulu ağacın vasıflarını saydı.

Bir kişi bu ağacın altında dua etse , yalvarsa onun duaları kabul olur. Ne haceti varsa giderilir.

O anda yanlarında hocanın oğlu vardı. Sonra  o kişiye tenha bir yerde sordu.

Bana o ağacın yerini bildir. Nerededir o ulu ağaç? Benim de birkaç hacetim var.

Dedi ki söyle nedir senin hacetlerin? Niyetini bileyim ki ona göre söyleyeyim yerini.

Dedi ki babam benden önce ölsün ben de malına el koyayım.

Bil şimdi kötü oğul fiili nasıl olur? Gamını çek , besle sonra seni ölsün diye beklesin.

Bu sebeple iyi oğul olmadığı, iyilikle yüreğin dolmadığı bellidir deyip söylemedi yerini.

20

Leyla ile Mecnun Hikayesi

Demişler ki Leyla’yı aşık safasından habersiz bir şekilde görüp,

Mecnun bunun için mi kendini harab eder. Bu Leyla’nın güzelliği de yok.

Leyla bu sözlere aldırmamış. Demiş Mecnun’un aşkı bana yeter.

Mecnun’a bu sözleri aktarmışlar. Bir de benim gözümle onu görün demiş.

Biçare Mecnun, der ki: Bu derde düşen aşıklar hasta olurlar.

Ondan başka güzel ve zengin yoktur gözümde. Yıldızları tanımam çünkü Ay’ı görmüşüm ben.

Bu sözleri işit bu iki aşık ne yapmışlar.

Leyla Hak yolu için halka yemek dağıtırdı.

Kazanlarla yemek kaynatır, tabaklarla onlara sunardı.

Meğer ki Mecnun da yemek sunduğu kişilerden biriymiş. Mecnun onu görünce sevindi.

Dediler zayıf ve hasta kişi sana ne cefalı işler etti.

Yemek verdi kamuya izzet eyledi. Sen çanağınla onun yanında alçaldın.

Dedi Mecnun: Siz anlamazsınız bu işte yücelik vardır. Benimle onun arasında bir bağ vardır.

Eğer ki görünen iş size göre cefadır. Aslında veli olan için bu bir vefadır.

Bana herkesle beraber aş verse bile o güzel. Ben de halk içinden biri olurum o istedi diye.

Bu işte iki makul yönlendirme vardır. O uyarı Mecnun için müjdedir.

Biri, bu kim dedi, o Leyla oldu. Kederim yok oldu, sen meylettiğinden beri.

İkincisi ise ben sen oldum, sen de ben. İkimiz bir bütünüz artık, gayrımız yoktur işimizde.

Bu ne yabancılıktır ne yaparsın ikilik yoluna niçin gidersin.

Bu aşk resminde haller çoktur. Ne kadar söz dense de söz uzar, sözler çoktur.

21

GÜVAHİ KİMDİR?

16.yüzyılda yaşamış Güvahi’nin    Sakarya’nın Geyve ilçesinde yaşamış olduğu bilinmektedir. Hayatı hakkında bilgimiz yoktur. Kaleme aldığı Pendname adlı eserin asıl adı Kenzül Bedayi ‘dir. Fakat eserin içeriği  göz önünde bulundurularak,  eserin dahil olduğu pendnameler kategorisinde olmasından dolayı PENDNAME olarak anılmıştır.Pendname, nasihat name demektir.  Güvahi Anadolu’da duyduğu atasözü,deyim, fıkra ve masalları toplamış  eserlerini bu derlemelerden meydana getirmiştir.Anlattığı masal, hikaye ve fırkaların sonunda nasihatler vermiştir.

Kaynaklarda Geyveli olarak gösterilir. Fakat Latifi Tezkiresi’ndeki “Geyve nâm kasabada tavattun etmişdi” cümlesi onun, adı geçen kasabadan bir başka yer­de doğup sonradan Geyve’ye yerleştiğini akla ge­tirmektedir. Doğum târihi de bilinmez.

İlk dönem kaynakları mesleği­nin timâr sahibi sipahi olduğunu belirtirler. Pend-nâmede sipahi olduğunu kendisi de söylemiştir.   Ayrıca Pend-nâme’de pâdişâh olarak Kanunî’den;

Hudâyâ şâhımuz ol Hân Süleyman 
Selâtîn zübdesi Sultân Süleyman

şeklinde söz edilmekte, vezirlerden Ayas Paşa ile İbrahim Paşa’dan bahseden olaylara yer verilmek­tedir. Bu bilgilerin ışığında değerlendirildiğinde Güvâhî’nin ölüm târihinin Yavuz Sultân Selîm devrinde değil, 933/1526’dan sonradır.

22

SONUÇ

Projemiz için sizlere Güvahi’nin Pendname adlı eserinden seçme hikayeler derledik. Eserde yer alan hikaye ve fablların bir kısmı  Ezop Masallarından alıntılanmış fakat masallar Türk kültür ve şiir diline uygun bir şekilde şairin kendi  üslubuyla yeniden yazılmıştır. Eserin içindeki bu hikaye ve fablların kendi kültürümüze ait bir eserden öğrenilmesini sağlamak amacıyla bu kitapçığı hazırladık.

 

HİKAYELERİ ÇEVİRENLER

Danışman Öğretmen 

AYŞE HİLAL ERDOĞDU

 

Görevli  Öğrenciler

BERFİN UYAR           SEVDENAZ GÜNER      ERVA ADALI

SUDE NAZ  TÜRKSEVEN

 

23
GÜVAHİ- PENDNAME by Ayşe Hilal Erdoğdu - Ourboox.com
This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

Ad Remove Ads [X]
Skip to content