


“Aydınlık,Güneşli Günde
Sokaklar Karanlık!”
Şehre vardığımız ilk gün daha önceden tanıdığım birinin yardımıyla, kendisinin de başka bir ülkede ikamet etmesi nedeniyle o günlerde boş olan evinde kaldık. Bana yardım ettiğini sandığım bu kişi daha sonra evinde kaldığım günler için ve beni ve ailemi bir Avrupa ülkesine götüreceği vaadiyle para talep etmeye başladı, bulunduğum yerden aşırı korku nedeniyle çıkamıyordum. Çoğu zaman şehir merkezine inemiyor, ihtiyaçlarımızı mahalle bakkalından karşılamaya çalışıyordum.
Evden ilk çıktığım gün boş sokaklara baktım, sokaklar kalabalıktı ama hiç kimse yoktu benim için. Kalabalık içinde yapayalnızdım. Evden ilk çıkışımdı. 6 yaşında olan kızım ve karımı evde bırakmıştım. İnsanları tanımamak, hiç kimseyle konuşamamak, nereye gideceğini bilememek… Hangi sokağa girsem, bütün sokaklar karanlık gün ışığında, hiç birinin sonunda bir ışık, bir aydınlık yok.
Renginden mi, yürümenden mi, bakışlarından mı yada başka bir şeyden mi bilmiyorum ama sanki herkes bana bakıyor. Ya da belki hiç öyle bir şey yok. Aydınlık, güneşli bir günde sokakları karanlık görmem gibi kafamın içi de karanlık ve çok karışık.
Irak’tan gelmiştim. Dini çatışmalardan kaçmıştım, keskin sınırlarla ayrılmış mezhepsel bir çatışmanın ortasında kalmıştık. Evim yakılmıştı, kardeşim sokağın ortasında vurulmuştu. Ailemde bir çok kişiyi kaybetmiştim. Buraya gelene kadar da birçok tehlikeyle karşı karşıya kalmıştık.
İnsanlar bize yaklaşmaya başlamıştı, sakin, küçük bir mahallede kalıyorduk.
Şehir merkezine gittiğimizde, korktuğumuz için en kısa sürede ihtiyaçlarımızı alıp eve dönüyorduk. Burada yaşayan insanlar bize yaklaşmaya başlamıştı. İnsanları tanımadığımız, neye inandıklarını, dillerini ve kültürlerini bilmediğimiz için nasıl konuşacağımızı ve nasıl davranacağımızı bilmiyorduk.
Müslüman bir ülkede olduğumuzu bildiğimiz halde bu konuda konuşmaktan kaçınıyorduk. Ülkemizde yaşadığımız olayların, mezhepsel çatışmanın yarattığı psikolojik yıkımı ve korkuyu atamıyorduk. Burada da aynı ayrımcılığı yaşamaktan korkuyorduk.
Bir daha Irak’a dönemeyeceğimi biliyordum. Orada çok ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalabilirdik. Bununla birlikte ihbar edilmekten korktuğumuz için bulunduğumuz yerde hiç kimseye durumumuzu anlatamıyordum. Nereye, nasıl başvuracağımı bilmiyordum

“Uçaklardan korkmam, vahşi hayvanlardan korkarım!”
Lazkiyeliyim. 9 yaşındayım. İkinci sınıfa gidiyorum. En çok imla dersini seviyorum. İlerde doktor olmak istiyorum. Sabah kalkınca önce ellerimi ve yüzümü yıkarım, sonra saçlarımı tararırım.
Saat 8’de okula giderim. Öğleden sonra evde ders çalışırım. Sonra büyük parkta oyun oynarım. Akşam da yemek yerim. Futbolu seviyorum. Barcelona’yı tutuyorum. 3 kardeşim var. İki kız, biri erkek. En büyükleri benim.
Rejimden ve uçaklardan dolayı Suriye’de eğitim durdu. Okulumuza varil bombası attılar. Bombardımandan sonra köylüler kaçtı. Bizim evimizin camları indi. Bir ay önceki başka bir saldırıda yüzümden yaralandım. Şarapnel parçaları yüzünden böyle oldu. Bizim köyden biri beni araba ile hastaneye götürdü. Lazkiye’ye uzak olduğu için ve zaman aldığı için gidemedik.
Şarapnel parçaları hala sırtımda da var. O anlarda hiç korkmadım. Hiç bir şey hissetmedim. Şarapnel parçaları geldiğinde bir şey hissetmezseniz, ben de hissetmedim.
Uçaklardan ben hiç korkmam. Ayılardan, köpeklerden, vahşi hayvanlardan çok korkarım.
Suriye buradan daha güzel. En çok evimizi özlüyorum. Oradaki her şeyi özlüyorum.
İnsanları zulümden kurtarmak isterdim. Doktor olup savaştan etkilenen insanlara yardımcı olmak, hayatlarını kurtarmak isterim. Üçüncü dileğim hırsızlık yapanlara hırsızlık yapmamaları için yardımcı olmak isterim.
Çok sevdiğim bir arkadaşım var ama ismini hatırlamıyorum. Yüzümdeki yaradan dolayı arkadaşlarım arasından korkanlar ve oynamak istemeyenler oluyor.
Kuveytli yardımseverler destek oluyor bize. 20 gün sonra tekrar bir ameliyatım olacak.

“Mutluyum,
Çünkü burada uçaklar yok!”
Henüz 6 yaşında. Yaklaşık 1 ay once Halep’in bir köyünden Türkiye’ye gelmişler. Annesi ve dört kardeşi ile birlikte Antakya’da kiralık bir odada yaşıyor. Babası şarapnel parçası ile başından yaralanmış ve kısmen hafızasını kaybetmiş.
O yüzden Suriye’de kalmış. Mohammed, ne Suriye’de ne Türkiye’de okula hiç gitmemiş. Annesinin söylediğine göre, çocuklar arasında savaştan en çok etkilenen o!
Her iki elini sıkı sıkı ovuşturması dikkat çekiyor. Genelde sessiz kalmayı tercih ediyor. En büyük korkusu uçaklar. “Mutluyum, çünkü burada uçak yok. Geceleri rahat yatıyorum artık. Suriye’den çok babamı özlüyorum. İlerde doktor olmak isterim.”
“En çok füzelerden korktum!”
Halepli. Büşra’nın kardeşi. 7 yaşında. Hiç okula gitme şansı olmamış. “En çok füzelerden korkuyorum. Çok gürültü çıkartıyorlardı. Burası güzel ve sessiz. Kardeşlerim ve arkadaşlarımla oyun oynuyoruz sürekli”
“Çocukların savaştan etkilenmemesini isterim”
Halepliyim. 7 yaşındayım. İlkokul ikinci sınıfa gidiyorum. 3 kardeşim daha var. En sevdiğim ders matematik. Büyüyünce öğretmen olmak istiyorum. Suriye’deki evimiz çok güzeldi. Eşyalarımızı ve yatağımı özledim. Oyuncaklarım çoktu, onları da çok özlüyorum.
En çok füze ve varil bombalarından korkuyordum. Burada rahatım, bir şeyden korkmuyorum. Her şeyin yolunda gitmesini ve evlerin yıkılmamasını isterim. Savaşta çocukların etkilenmemesini isterim.

“Çocuk Mülteci Olmaz!”
Ala Housyno 13 yaşında Lazkiyeli bir kız çocuğu. 6 kardeşler. Ailenin en küçüğü. Abilerinden biri Suriye’de, diğeri savaştan etkilenmiş ve şu anda burada. İki ablası yine burada. Bir ablası da Suriye’de. Yaklaşık 1,5 yıldır Türkiye’de. Önce Urfa’ya oradan da Hatay Altınözü Kampı’na gelmişler.
“Köyümüzdeki bombardımandan kaçmak için başka bir yere gittik. Orada da çatışma olunca, tekrar yola düştük. Bombardıman olan köyden sınıra yakın bir yere arabayla 3 saatte geldik. Sonra gece olunca yine 3 saat yürüyerek sınırı geçtik. Yol boyunca çok control noktası vardı ve silahlı kişiler gördüm.
O yüzden korktum. 3 saatin sonundaadını bilmediğim bir Türk köyüne geldik. Sınırda Türk askeri bizi karşıladı. Sonra bizi Şanlıurfa’daki kampa götürdüler. Orada 15 gün kaldık. Sonra Urfa’dan buraya Altınözü’ne geldik. 16 aydır buradayız.
Burada biri bize ücretsiz ev verdi. Biz kardeşler geceleri orada kalıyoruz 6 aydır. Anne ve babam ise sürekli kampta. Ev sahibi yakında evlenecek, o yüzden tekrar kampa geleceğiz.
Arkadaşlarımı ve evimi çok özlüyorum. Evimiz ne yazık ki yıkıldı. Evimi ve köyümü çok özlüyorum.
Başkan olsam öncelikle halkımın güvenliğini sağlarım. Savaştan etkilenen çocuklara çok yardım etmek isterim. Sınırın Suriye tarafında kalan kamplardaki çocuklar aç. Onlara yardım etmek isterim. Kendim için isteğim ilerde doktor olmak. Bir de İstanbul’a gitmek isterim.
Okulum çok güzel. 8.sınıfa gidiyorum. Türkçe ve Arapça eğitim veriliyor. En sevdiğim ders Matematik ve Türkçe. Halil Cibran’ın şiirlerini çok severim. Onu okuyorum. Doktor olmak istiyorum.
Sabah 8’de kahvaltı yapmadan direkt okula gidiyorum. Saat 12’de okulum biter ve eve giderim. 12’de yemeğimi yerim. Sonra saat 4’e kadar Çocuk Dostu Alan’da kalırım.
Oyunları ve yarışmaları seviyorum. Şimdiye kadar hiçbir yarışma kazanamadım ama! Oyundan sonra yemek yer, ders çalışırım. En sonunda televizyon izler, sonra da yatarım. Bir günüm böyle geçiyor.”

“Çocuklara yardım ederim, çünkü onlar bizim geleceğimiz!”
“Çocuk doktoru olmak istiyorum, çünkü çocukları çok seviyorum.”
Bu sözler Idlip doğumlu Ghader Abdullah’a ait. 13 yaşında ve yedinci sınıf öğrencisi. En çok Matematik dersine ilgi duyuyor. Dört kız kardeş ve bir erkek kardeşiz. Çocuklar içinde en büyüğü. Tüm ailesi ile birlikte Hatay Altınözü Kampı’nda kalıyor.
“Bizim köyümüze bombalar yağdırıldı. Maalesef çatışmalarda dayımızı kaybettik. Türkiye’ye geçmek için akşam yola çıktık. Normalde 1 saatlik bir yolu, 4 saatte geçebildik. Daha sonra amcam bizi sınırdan alıp, Altınözü’ne getirdi. Önce ziyaretçi olarak geldik kampa. Sonra bir süre dışarda ev tuttuk. Sonrasında bir süre amcamlarla aynı çadırda kaldık. Sonra idare bize bir çadır verdi.
Suriye’de beni en çok korkutan akşamki füze sesleriydi. Güdümlü füzeler bizi çok korkuttu. Evimizin bir kısmı yıkıldı. Evimi, okulumu, öğretmenlerimi, arkadaşlarımı, hele akrabalarımı çok özledim. Ama burada mutluyum.
Kendi halkıma zulüm etmem, yardım ederim. Özellikle küçük çocuklara çok yardım ederim. Çünkü onlar bizim geleceğimiz. Bir şey yapmadan önce düşünürüm. Halkım doğru yolda ilerlesin diye öğütler verirdim.
Çocuk Dostu Alan’da bize verilen liderlik, gönüllülük, planlama eğitimlerini çok sevdim.
Bize çok doğru şeyler anlatılıyor, bizim bunları uygulamamız lazım. Bize bir örnek verip, sonra o konuda çalışmamızı sağlıyorlar. Bu bizim yaratıcılığımızın gelişmesini sağlıyor. Bununla beraber resim yapmayı çok seviyorum. Özellikle doğa resimleri yapmayı tercih ediyorum.”
“Kampta en sevdiğim şey Çocuk Dostu Alan’daki etkinlikler”
3 yıl önce Hatay Boynuyoğun Kampı’na gelen Said henüz 9 yaşında. Idlipli. Okula ilk kez bu kampta başlamış. Şimdi ise üçüncü sınıfa gidiyor. En sevdiği ders Arapça. O da birçok arkadaşı ve yaşıtı gibi doktor olmak istiyor.
Belli ki gördükleri yaralılar onların hayatında derin izler bırakmış. Doktor olarak ileride hasta ve yaralılara yardım etme hayali kuruyorlar. Savaştan değil, köpeklerden korktuğunu söylüyor.
Kampta en sevdiği şey ise Çocuk Dostu Alan’a gitmek ve burada arkadaşları ile birlikte etkinliklere katılmak. En çok puzzle yapma etkinliğini seviyor.


Published: Aug 24, 2022
Latest Revision: Aug 24, 2022
Ourboox Unique Identifier: OB-1365989
Copyright © 2022