KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI

by Noctarys

Artwork: Noctarys

This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI

by

Artwork: Noctarys

  • Joined Nov 2025
  • Published Books 1

🌑 KOZMİK SAVAŞ: YEGA VE KOSMICS

 

BÖLÜM 1: UÇURUMUN KIYISINDAKİ FISILTI

 

Yega, boyutlar arası geçitten kendi evrenine adımını attığında, ciğerlerine dolan o tanıdık hava ona huzur vermedi. Aksine, cam kırıkları yutmuş gibi hissetti. Gökyüzü her zamanki huzurlu mor rengindeydi, yıldızlar yerli yerinde parlıyordu ama Yega, onların aslında ne kadar kırılgan olduğunu artık biliyordu.

Kristal Tapınak’ın devasa kapıları gürültüyle açıldı. İçerideki kalabalık; bilgeler, element ustaları ve halk, Yega’nın dönüşünü bekliyordu. Ama Yega’nın yüzünü gördüklerinde, bekledikleri zafer coşkusunun yerini buz gibi bir sessizlik aldı. Yega’nın omuzları düşmüş, gözlerindeki o kadim ışık, gördüğü dehşetin gölgesiyle perdelenmişti.

Yega, tapınağın merkezindeki kürsüye yürüdü. Adımları, mermer zeminde yankılanan birer kıyamet habercisi gibiydi.

“Ne gördün Yega?” diye sordu kalabalığın arasından biri. Sesinde titrek bir umut vardı. “Dış sınırlar güvende mi?”

Yega derin bir nefes aldı. Sesi, tapınağın kubbesinde yankılandı ama bu ses, bir komutanın değil, bir felaket habercisinin sesiydi.

“Kendi halkıma… aileme anlatacağım şeylerin, bir kâbus olmasını dilerdim,” dedi Yega. Gözlerini kalabalığın üzerinde gezdirdi. “Gördüğüm şey, sınırları zorlayan bir düşman ordusu değildi. Gördüğüm şey, bir orduya ihtiyaç duymayan bir varlıktı.”

Kalabalıkta bir uğultu başladı. Yega elini kaldırarak onları susturdu.

“Bu… sıradan bir düşman değil,” diye devam etti, sesi sertleşerek. “Bu, gerçeklik yiyen bir varlık. Gözlerimin önünde bir gezegeni toz haline getirdi. Zihinleri bir oyuncak gibi büküyor, zamanı bir ip gibi düğümlüyor, mekânı ise buruşturup atıyor. Evrenler… koskoca evrenler bile onun için sadece bir oyun alanı.”

Halkın yüzleri bembeyaz kesildi. Sanki tapınağın ısısı bir anda düşmüş, herkesin kanı donmuştu. Sessizlik o kadar ağırdı ki, bir iğne düşse gök gürültüsü gibi duyulacaktı.

Kalabalığın en ön sırasından, bastonuna yaslanarak zorlukla duran, bembeyaz sakalları yere kadar uzanan En Yaşlı Bilge ayağa kalktı. Gözleri korkuyla değil, dehşet verici bir tanışıklıkla bakıyordu.

“Tarif ettiğin bu yaratık…” dedi Bilge, sesi kuru bir yaprak hışırtısı gibiydi. “O bir Kosmics.”

Bu isim, salonda tuhaf bir yankı buldu. Kimse anlamını bilmiyordu ama kelimenin kendisi bile uğursuzdu.

“Evrenler arasında dolaşan, kaosla beslenen bir tür…” diye devam etti Bilge. Bakışları uzaklara daldı. “Rivayetleri duymuştuk. Kadim metinlerde, varoluşun hataları olarak geçerler. Ama asla… asla karşımıza çıkacağını, efsanelerin etten kemikten bir gerçeğe dönüşeceğini düşünmemiştik.”

Yega, kürsünün kenarlarını o kadar sıkı tuttu ki taşın çatladığı duyuldu.

“Rivayet ya da efsane… Ne olduğu umurumda değil Bilge,” dedi Yega, sesi hiddetle yükselirken. “Onu durdurmak zorundayım. Çünkü durmazsam, sadece bizi değil, var olan her şeyi yutacak. Yoksa diğer evrenlere de yayılacak… ve geriye hiçbir şey kalmayacak.”


Aynı anlarda, milyonlarca ışık yılı uzakta, zamanın ve mekânın anlamını yitirdiği karanlık bir boşlukta, iki devasa göz açıldı.

Kosmics, Yega’nın evrenini izliyordu.

Burası soğuktu. Burası sessizdi. Ve Kosmics, bu sessizliğin tek hükümdarıydı. Yega’nın evrenine, bir çocuğun kar küresine baktığı gibi bakıyordu. Merakla değil, açlıkla da değil… sadece sıkılmış bir tanrının kayıtsızlığıyla.

Ruhsuz, metalik ve yankılı sesi, boşlukta titreşti. Konuştuğunda, yakınındaki ölü yıldızlar bile titredi.

“Kaçış yok… Yega Magic.”

Sesi, uzay boşluğunda yayılan bir zehir gibiydi.

“Bana meydan okuyan hiç kimse geri dönmedi. Sen neden farklı olacağını sandın?”

Kosmics, simsiyah, dumandan ve hiçlikten oluşmuş ellerini açtı. Avuçlarının içinden zifiri karanlık bir enerji akarken, önünde farklı evrenlerin görüntüleri belirdi. Hepsi birer hayalet gibi süzülüyordu. Ama o, parlayan, canlı, mor ve mavi renklerle dönen bir küreyi seçti.

Üzerinde “Yega’nın Evreni” yazan o küreyi devasa parmaklarının arasına aldı.

Ve yavaşça sıkmaya başladı.

O anda, Yega’nın evrenindeki gökyüzü rengini kaybetti. Yıldızlar, bir rüzgârda titreyen mum alevleri gibi sarsıldı.

Aşağıda, tapınakta olan Yega, kalbinde keskin bir acı hissetti. Sanki görünmez bir el, göğüs kafesini sıkıştırıyordu. Başını hızla gökyüzüne kaldırdı. Tapınağın tavanı şeffaftı ve gördüğü şey kanını dondurdu: Yıldızlar… yıldızlar korkudan titriyordu.

Yega fısıldadı: “Geliyor…”

2
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 2: YIKIMIN ARİFESİ VE HAZIRLIK

 

Yega zaman kaybetmedi. Korku, bir lükstü ve şu an bu lükse sahip değillerdi. Hızla Kutsal Mahzen’e, evrenin en derin ve en korunaklı odasına indi.

Burası, Element Kristallerinin saklandığı yerdi. Evrenin dengesini sağlayan bu taşlar, kaidelerinin üzerinde hafifçe vızıldıyor, sahibini bekliyordu. Yega, her birine uzanırken elleri titremedi.

Önce Ateşin Kalbi’ni aldı. Avucunda tuttuğu şey bir taş değil, sıkıştırılmış bir güneşti. Sıcaklığı damarlarına işledi. Ardından Gök Gürültüsünün Gözü’nü kavradı. Elektrik akımları kolundan yukarı tırmandı, saçları hafifçe havalandı. Kozmik Rüzgârın Nefesi, Dünya Çekirdeği, Boşluk Taşı… Hepsini zırhındaki yuvalara yerleştirdi.

Ve en son… Zaman Yüzüğü.

Yega yüzüğü parmağına geçirdiğinde, dünya bir anlığına durdu. Bir saniyenin bin parçaya bölündüğünü görebiliyordu. Her kristal, Yega’nın gücünü milyonlarca kat artırıyor, onu bir ölümlüden neredeyse bir tanrıya dönüştürüyordu.

Sonra savaş zırhını giydi. Bu zırh, sıradan bir metalden değil, ölmüş yıldızların çekirdeklerinden dövülmüştü. Yega her adım attığında, zırhın üzerindeki kadim runeler parlıyor, etrafa mor bir aura yayıyordu.

Mahzen’den çıkıp halkının karşısına tekrar dikildiğinde, artık o yorgun gezgin yoktu. Karşılarında evrenin en güçlü savaşçısı duruyordu.

Halkına baktı. Gözlerinde alevler dans ediyordu. “Savaş başlayabilir,” dedi. Sesi o kadar güçlüydü ki, dağlar bile bu sese cevap verip titredi.

Ama evren, kahramanlık hikayelerini sevmezdi.

Tam o anda… Yega’nın sözü daha havada asılıyken… Tapınağın o devasa, yıkılmaz sanılan duvarları çatırdadı.

Bu ses, taşın kırılma sesi değildi. Bu ses, bir camın kırılmasına benziyordu ama çok daha korkunçtu.

Gökyüzü yırtıldı.

Gerçekliğin dokusu, tapınağın tam ortasından, sanki görünmez bir bıçakla kesilmiş gibi ikiye ayrıldı. O yarıktan içeri sızan karanlık, ışığı yutmuyor, onu siliyordu.

Ve o yarığın içinden, Kosmics adımını attı.


4
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 3: İLK ÇARPIŞMA — EVRENSEL GÜRÜLTÜ

 

Kosmics içeri girdiğinde ne bir savaş narası attı ne de bir tehdit savurdu. Sadece oradaydı. Varlığı, tapınağın içindeki havayı o kadar ağırlaştırdı ki, bazı askerler nefes alamayıp dizlerinin üzerine çöktü.

Kosmics, Yega’ya baktı. Bu bakışta nefret yoktu. Bir insanın, ayağının altındaki karıncaya bakışı vardı.

Hiçbir şey demeden sadece sağ elini kaldırdı.

Ve mekân, Yega’nın etrafında patladı.

Bir anda yerçekimi tersine döndü. Tapınağın devasa sütunları tavana doğru düşmeye başladı. Zaman, bozuk bir saat gibi bir ileri bir geri akıyordu; bir saniye önce nefes alan askerler, bir saniye sonra yaşlanıp toz oluyor, sonra tekrar bebekleşiyordu. Kristallerin enerjisi bile bu kaos karşısında sarsıldı.

Yega, yerçekiminin olmadığı bu kaosta dengesini bulmaya çalışırken bağırdı: “Evreni neden yok etmek istiyorsun?! Biz sana ne yaptık?!”

Kosmics’in gözleri kıpkırmızı yandı. Bu kırmızılık, öfkenin değil, saf enerjinin rengiydi.

“Yok etmek mi?” dedi Kosmics. Sesi, herkesin zihninin içinde yankılandı. “Ben sadece… yeniden yazıyorum. Sizin ‘düzen’ dediğiniz şey benim için bir hata. Dünyalar beni eğlendiriyor, Yega. Ve senin dünyan… şu ana kadar en sıkıcısı.”

Sesindeki o ruhsuz soğukluk, Yega’nın kemiklerine, hatta ruhuna kadar işledi. Bu varlıkla pazarlık yapılamazdı. Bu varlık durdurulamazdı.

Tek seçenek vardı: Yok etmek.

Yega, göğsündeki kristallerin tüm enerjisini bir noktada topladı. Zırhı, aşırı yüklemeden dolayı beyaz bir ışıkla parlamaya başladı.

“Öyleyse eğlence bitti!” diye kükredi Yega.

Ateş fırtınası. Gök gürültüsü. Rüzgâr bıçakları. Lav dalgaları. Zaman kesikleri.

Yega, hızını ışık hızının bin katına çıkardı. O kadar hızlıydı ki, aynı anda yüz farklı yerdeymiş gibi görünüyordu. Elementlerin en saf hallerini birleştirip devasa bir şok dalgası yarattı ve Kosmics’e tam göğsünden vurdu.

BUM!

Uzay çatlarken yayılan şok dalgası, tapınağı yerle bir etti. Evrendeki yıldızlar bile bu çarpışmanın etkisiyle bir anlığına söndü. Patlamanın yarattığı toz bulutu ve enerji fırtınası görüşü kapattı. Yega, nefes nefese, dumanların arasına bakıyordu. Başarmış olmalıydı. Hiçbir şey, bu kadar saf bir element gücüne dayanamazdı.

Fakat toz bulutu yavaşça dağıldığında… Yega’nın kalbi duracak gibi oldu.

Kosmics, olduğu yerde duruyordu. Üzerinde tek bir çizik bile yoktu. Zırhı dumanlanmamıştı bile.

Kosmics, sadece başını hafifçe yana eğdi, sanki hafif bir esinti yüzüne çarpmış gibiydi.

“Bu kadar mı?” dedi. Sesi hayal kırıklığı doluydu. “Yega Magic… Efsaneler seni daha güçlü anlatmıştı.”

Sonra parmağını kaldırdı. Ve sadece şaklattı.

Şak.

Bu basit sesle birlikte, Yega’nın zırhındaki o kadim, büyülü runelerin hepsi aynı anda sönüp çatırdadı. Kristaller matlaştı. Yega, gücünün bir mum gibi üflenip söndüğünü hissetti.

Artık korumasızdı. Ve Kosmics, ona doğru yürümeye başladı.

6
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

🌑 KOZMİK SAVAŞ: YEGA VE KOSMICS

 

BÖLÜM 4: GERÇEKLİĞİN ÇÖKÜŞÜ

 

Toz bulutları, tapınağın yıkık sütunları arasında ağır ağır yere inerken, Yega’nın kalbindeki umut kırıntıları da aynı hızla sönüyordu. Karşısındaki varlık, Kosmics, bir savaşın yorgunluğunu değil, kozmik bir sıkıntının izlerini taşıyordu. Yega’nın evreni sarsan saldırısı, onun için sadece yüzüne üflenen bir sigara dumanı kadar etkisiz kalmıştı.

Kosmics adımını attı.

Bu adım, yere basmak gibi değildi. Ayağının değdiği zemin, mermer olmaktan çıkıp yokluğa karışıyordu. Kosmics yürüdükçe, arkasında bıraktığı gerçeklik siliniyor, yerini zifiri, yapışkan bir karanlığa bırakıyordu. Her adımda evrenin dokusundan bir iplik daha sökülüyordu. Bu, bir yıkım değildi; bu, bir silinişti.

Yega geri çekilmek istedi. Bacaklarına komut gönderdi: Koş, yeniden pozisyon al, saldır. Ama bedeni ona itaat etmedi. Zırhındaki runelerin sönmesiyle birlikte, sanki kendi ruhu da felç olmuştu. O güçlü Element Ustası, şimdi fırtınanın ortasında kalmış yapraksız bir ağaç kadar savunmasızdı.

Kosmics, aralarındaki mesafeyi kapatırken, etrafındaki mekân eriyordu. Tapınağın duvarları sıvılaşıyor, renkler birbirine karışıyor, yukarıdaki gökyüzü bir yağlı boya tablosu gibi aşağı akıyordu.

“Korku…” dedi Kosmics. Sesi artık dışarıdan gelmiyordu; doğrudan Yega’nın beyninin içinde, nöronlarının arasında yankılanıyordu. “Tadını alabiliyorum Yega. O kadar saf, o kadar ilkel ki… Senin gibi ‘yüce’ bir koruyucunun, bir böcek gibi titremesini izlemek… İşte bu, beni biraz olsun eğlendiriyor.”

Yega, dişlerini sıkıca birbirine bastırdı. Ağzına kan tadı geldi. “Ben… ben korkmuyorum,” diye hırladı, ama sesi kendi kulaklarına bile inandırıcı gelmedi.

Kosmics durdu. Yega’nın sadece bir nefes uzağındaydı. Boyu, olduğundan çok daha uzun, gölgesi ise tüm tapınağı yutacak kadar geniş görünüyordu. Yüzü yoktu; sadece karanlığın içinde yanan o iki kızıl ateş, göz niyetine Yega’nın ruhunu deliyordu.

Elini, Yega’nın yüzüne doğru ağır çekimde uzattı.

“Seni öldürebilirim,” dedi Kosmics, sesi şaşırtıcı derecede yumuşak ama ölümcüldü. “Tek bir düşüncemle kalbini durdurabilirim. Ya da tüm halkının zihnini silip, seni hiç var olmamışsın gibi unutturabilirim.”

Eli, Yega’nın alnına dokunmadan hemen önce havada durdu.

“Ama bu çok merhametli olurdu. Ve ben merhametli değilim, Yega. Ben bir yazarım. Ve senin hikayenin bu bölümü, burada bitiyor.”

Kosmics parmaklarını açtı. “Seni kendi evreninden koparıyorum.”

Yega bağırmaya çalıştı ama sesi çıkmadı. Boğazı düğümlendi. Göğsündeki sönmüş kristaller aniden, acı verici, tiz bir çığlık atarak patladı. Parçalanan element taşları, Yega’nın zırhını delip etine saplandı. Ama acı, hissettiği en hafif şeydi.

Uzay büküldü. Yega, ayaklarının altındaki zeminin tamamen yok olduğunu hissetti. Yukarı baktı; gökyüzü, yıldızlar, tapınak… hepsi bir girdabın içine çekilip kayboluyordu.

Kosmics’in son sözü, gerçeklik kapanmadan önce duyduğu tek şey oldu: “Hiçliğin tadını çıkar.”

Ve Yega, bir bez bebek gibi, kendi evreninin sıcaklığından çekilip alındı. Gerçeklik perdesi kapandı. Işık söndü. Yega, sonsuzluğa fırlatıldı.

8
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 5: HİÇLİK SENFONİSİ

 

Hiçlik boyutu karanlık değildi. Karanlık, ışığın yokluğudur. Işığın yokluğu bile bir “varlık” belirtisidir. Burası… yokluktu.

Renk yoktu. Ses yoktu. Soğuk yoktu. Sıcak yoktu. Zaman yoktu. Bir saniye, bir milyar yıl kadar uzun; bir milyar yıl, bir saniye kadar kısaydı.

Yega, bilincini kaybetmemek için savaşıyordu ama neyle savaştığını bile bilmiyordu. Bedenini hissedemiyordu. Elleri, kolları, bacakları… Var mıydılar? Yoksa o sadece boşlukta süzülen bir düşünce bulutu muydu?

Kosmics’in darbeleri sadece zırhını kırmamıştı; Yega’nın benliğini parçalamıştı. Burada anılar bile silikleşiyordu. Ben kimdim? diye düşündü Yega. Bir savaşçı mı? Bir baba mı? Bir koruyucu mu? Cevaplar, bir rüya gibi parmaklarının arasından kayıp gidiyordu.

Delilik, Hiçlik Boyutu’nun tek sakiniydi ve şimdi Yega’ya sarılıyordu. Yega, çığlık atmak istedi ama ses dalgasını taşıyacak bir madde yoktu. Ağlamak istedi ama gözyaşı yoktu. Sadece saf, damıtılmış bir yalnızlık vardı.

Kosmics haklıydı. Ölüm bir kurtuluş olurdu. Bu ise… bu sonsuz bir işkenceydi.

“Bırak…” dedi kendi zihnindeki zayıf bir ses. “Mücadele etmeyi bırak. Yok ol. Unutul.”

Yega’nın bilinci, yokluğun tatlı uykusuna teslim olmak üzereydi. Elementlerin ustası, elementlerin olmadığı yerde bir hiçti. Ateşi çağırdı, gelmedi. Suyu düşündü, kurudu. Toprağı aradı, bulamadı.

Tamamen kaybolduğu o anda… o mutlak sessizliğin içinde… Dışarıdan değil, içeriden bir ses duydu.

Bu ses kulaklarına gelmedi. Doğrudan ruhunun çekirdeğine, varoluşunun en dip noktasına fısıldadı.

“Kalk.”

Yega irkildi. Bu bir halüsinasyon muydu?

“Kalk Yega Magic. Sen buraya ait değilsin.”

Ses tanıdıktı. Ama annesinin sesi değildi. Babasının sesi değildi. Bilge Alya’nın sesi değildi. Bu ses, evrenin ilk patladığı an çıkan sesti. Yıldızların doğum sancısıydı.

Yega zihnen sordu: “Sen kimsin? Nerdesin? Burası neresi?”

Ses, Hiçlik Boyutu’nu titreterek cevap verdi: “Ben… senin evreninin özüyüm. Sana hizmet eden elementlerin kaynağıyım. Ve sen, aptal çocuk, kendini sadece bir büyücü sanıyorsun.”

Yega’nın hayali gözleri açıldı. Hiçliğin ortasında, göğsünün olduğu yerde minik, iğne ucu kadar bir ışık belirdi.

“Kosmics seni yok etmeye çalıştı,” dedi ses, güçlenerek. “Ama seni yok edemez. Çünkü sen elementleri dışarıdan ödünç alan bir hırsız değilsin. Sen elementlerin taşıyıcısısın.”

İğne ucu kadar ışık büyümeye başladı. Beyaz değil, mor değil, kırmızı değil… Tüm renklerin karışımı olan, tarif edilemez bir “varoluş” rengindeydi.

“Kalk!” diye kükredi ses.

Yega o anda anladı. Yıllarca kristallere, taşlara, yüzüklere güvenmişti. Gücün o nesnelerde olduğunu sanmıştı. Ama o nesneler sadece birer anahtardı. Kapı ise Yega’nın kendisiydi.

“Sen yalnızca bir büyücü değilsin,” dedi ses, artık bir fısıltı değil, bir ilahiydi. “Sen… bir Evren Yürüyenisin.”

Yega’nın ruhani gözleri parladı. İçlerinde artık korku yoktu. İçlerinde galaksiler dönüyor, nebulalar patlıyordu.

10
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 6: UYANIŞ VE KOZMİK ELEMENT

 

Yega, hiçliğin ortasında doğruldu. Fiziksel bir bedeni yoktu belki ama iradesinden oluşan bedeni, çelikten daha sertti.

Önünde bir ışık hüzmesi belirdi. Bu, daha önce kullandığı hiçbir kristale benzemiyordu. Kırılmış, parçalanmış kristallerinin ruhları bir araya geliyordu.

  • Ateşin öfkesi.

  • Zamanın sabrı.

  • Boşluğun sessizliği.

  • Yıldırımın hızı.

Hepsi, Yega’nın iradesiyle tek bir noktada birleşti. Dönen, vızıldayan, canlı bir enerji küresine dönüştü. Bu, Kozmik Çekirdek idi.

Ses tekrar konuştu: “Bu güçle bir evrenden fazlası olacaksın. Bu güç, yaratımın ve yıkımın dengesidir. Bu, Kosmics’in bile tam olarak anlayamadığı şeydir: Umut.”

Yega elini—artık yeniden var olan elini—o çekirdeğe uzattı. Parmak uçları enerjiye değdiği an, Hiçlik Boyutu çığlık attı.

GÜM!

Yega’nın vücudundan yayılan enerji, yokluğu varlığa dönüştürdü. Hiçlik boyutu çatladı. Simsiyah perde, bir cam gibi kırıldı. Mekânın kendisi, Yega’nın iradesi karşısında eğildi. Gerçeklik çizgileri, Yega’nın emriyle yırtıldı.

Yega, çekirdeği göğsüne bastırdı. “Kosmics…” dedi Yega. Sesi artık sadece bir adamın sesi değildi. Arkasında milyarlarca yıldızın korosu vardı. “Savaş daha yeni başlıyor.”

Yega yumruğunu sıktı ve Hiçlik’e vurdu.

Bir solucan deliği açıldı. Diğer ucunda, kendi evreninin soluk ışıklarını görüyordu. Geri dönüyordu. Ama artık o eski, kristallere muhtaç büyücü değildi. O, Kozmik Savaş’ın kaderini değiştirecek olan Evren Yürüyenisi idi.

12
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 7: KOSMICS’İN GEÇMİŞİ — LANETLİ DOĞUM

 

Yega, Hiçlik’ten fırlayıp kendi evreninin dış katmanına, yıldızların arasındaki soğuk boşluğa düştüğünde, ilk hissettiği şey öfke değil, bilgi oldu.

Yeni kazandığı Kozmik Element gücü, ona sadece enerji vermiyordu; ona görüş de veriyordu. Artık evrenin sadece şimdisini değil, geçmişini de, iplik iplik görebiliyordu.

Gözlerini kapattı. Ve zihni, ışık hızını aşarak geriye, çok geriye gitti. Düşmanını tanımak zorundaydı.

Gördüğü şey, bir canavarın doğuşu değildi. Gördüğü şey, trajik bir yalnızlıktı.

Milyarlarca yıl önce… Evrenler henüz gençken, madde ve anti-madde, varoluş ve yok oluş dans ediyordu. Bu kozmik kaosun ortasında, bir hata oluştu. Bir anomali.

Karanlık madde, bir bilinç kazandı. Kosmics doğdu. Ama bir anne kucağına değil, soğuk bir boşluğa doğdu.

Yega, vizyonun içinde Kosmics’in ilk anlarını izledi. Küçük, şekilsiz bir enerji parçasının, diğer yıldızlara, diğer canlılara yaklaşmaya çalışmasını gördü. “Ben neyim?” diye soruyordu genç Kosmics, titreşen ışıklara. “Nereye aidim?”

Ama cevap yoktu. Yaklaştığı her yıldız, onun karanlık enerjisi yüzünden sönüyordu. Dokunduğu her gezegen çürüyordu. O, öldürmek istemiyordu; doğası buydu. O, yürüyen bir entropiydi.

Girdiği ilk evrende, “Işık Halkı” denen bir ırk onu gördü. “Canavar!” dediler. “Şeytan! Yok Edici!” Ona saldırdılar. Onu avladılar. Onu, evrenin en karanlık köşelerine sürdüler.

Yega, Kosmics’in o anki acısını hissetti. Reddedilmenin o keskin bıçağını. Kosmics, bir mağarada—bir kara deliğin olay ufkunda—saklanırken, bir karar vermişti.

“Eğer ben bir hataysam…” demişti Kosmics, sesi ilk defa soğuklaşarak. “O zaman hatayı düzelteceğim. Eğer düzen beni kabul etmiyorsa, ben de düzeni yok ederim.”

“Her canlı korku yoluyla kontrol edilebilir.”

Yega, vizyonun içinde Kosmics’in değişimini izledi. O küçük, korkmuş parçacık, yavaş yavaş nefretle beslenen, zihinleri kontrol etmeyi öğrenen, gerçekliği kendi acısına göre büken bir tirana dönüşmüştü.

Düzen, onun için acı demekti. Çünkü düzenli evrenlerde o her zaman “öteki” idi. Kaos ise… Kaos onun eviydi. Kaos özgürlüktü.

Yega gözlerini açtı. Kendi evreninin uzay boşluğunda süzülüyordu. Artık Kosmics’e karşı sadece öfke duymuyordu. Ona acıyordu. Ve bu acıma duygusu, Yega’yı daha tehlikeli yapıyordu. Çünkü artık düşmanının sadece gücünü değil, yarasını da biliyordu.

“Seni durduracağım Kosmics,” dedi Yega, boşluğa doğru. “Ama seni yok etmek için değil… seni bu nefret döngüsünden kurtarmak için.”

Sonra yüzünü, harabe halindeki gezegenine, evine çevirdi. “Ama önce… bir orduya ihtiyacım var.”

14
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

⚔️ KOZMİK SAVAŞ: YEGA VE KOSMICS

 

BÖLÜM 8: EVRENLER ARASI ORDU

 

Yega kendi evreninin dış katmanından içeri süzüldüğünde, gördüğü manzara kalbini sızlattı. Kosmics’in yarattığı hasar sadece fiziksel değildi; evren, bir travma geçirmiş gibiydi. Işık solmuş, yerçekimi bazı bölgelerde tutarsızlaşmış, zaman akışı yer yer gerilmişti. Ama halkı toplanmıştı.

Kozmik Işık Tapınağı’nın kalıntıları arasında, Bilge Alya ve kalan element ustaları onu karşıladı. Yüzlerindeki umutsuzluk, Yega’yı görünce bir anlığına silindi.

“Yega… Geri döndün,” dedi Bilge Alya, sesi titreyerek. “Seni Hiçlik’e fırlattığını sanmıştık. Nasıl?”

“Hiçlik, beni tutamadı,” diye cevapladı Yega, sesi artık daha derindi. “Öğrendiğim tek şey şu: Kosmics’i tek başıma yenemem. O, bir evren değil, tüm varoluşun dengesizliği. Ve onu durdurmak için, tüm varoluşun birleşmesi gerekiyor.”

Bilge Alya başını salladı. “Haklısın. Gücümüz yeterli değil. Yüzyıllar önce, büyük tehditlerde birleşeceğimize dair anlaşmalarımız vardı. Ama bu, o tehditlerin hepsinden büyük.”

Yega, parmağındaki Kozmik Çekirdek’i sıktı. Çekirdek, yumuşak, ama kararlı bir şekilde parlıyordu. Yega, zihnindeki tüm iletişim kanallarını açtı ve üç farklı evrene birden bir çağrı gönderdi. Bu çağrı, sadece bir ses dalgası değil; saf iradeden oluşan bir kozmik titreşimdi.

Çağrının İçeriği: “Birlik. Yaşamak istiyorsanız gelin. Bir varoluş, hepimizi silmeden önce.”

Element Birliklerinin Cevabı

 

Birkaç gün süren endişeli bekleyişin ardından, gökyüzünde üç farklı yırtık oluştu. Bu yırtıklar, Kosmics’in açtığı gibi vahşi değildi; bunlar, müttefiklerin kontrollü geçişleriydi.

1. Ateş Evreni’nin Alev Muhafızları (Saldırı)

Kırmızı ve turuncu alevlerden oluşan, lav zırhlı savaşçılar, tapınağın kalıntılarına adım attılar. Liderleri, Komutan Alyra, boynuzlu miğferi ve magma kılıcıyla Yega’nın karşısına dikildi.

“Yega Magic,” dedi Alyra’nın sesi, erimiş metal gibi sertti. “Duydum ki, bizi buraya çağıran tehdit, güneşimizi bile söndürmekten bahsediyormuş. Kanımız ateştir. Onu durdurmaya geldik.”

Detay: Bu birlikler, her biri bir volkanın enerjisini taşıyordu. Saldırı güçleri sınırsızdı, ancak savunmaları zihin kontrolüne karşı zayıftı.

2. Zaman Diyarı’nın Işık Koşucuları (Hız ve Taktik)

Mavi ve altın renkli enerjiden oluşmuş, her biri saniyede yüzlerce kez titreyen varlıklar geldi. Onların komutanı Chrono idi; yaşlı ama vücudunun her lifi zaman enerjisiyle sarılıydı.

“Kosmics… Zamanı bir sapan gibi kullanır. Biz ise Zaman’ın ta kendisiyiz,” dedi Chrono. “Hızımızı ışık hızının çok ötesine taşıyarak onun eylemlerini geciktirebiliriz. Ama sadece Yega’nın iradesi altında.”

Detay: Bu askerler bir saniye içinde bin saldırı yapabilirdi. Onlar, ordunun hassas vuruş gücüydü.

3. Kozmik Rüzgârların Fırtına Kadınları (Kontrol ve Savunma)

Yeşil ve gümüş rengi zırhlarıyla Fırtına Kadınları, gökyüzünden bir kasırga gibi indiler. Liderleri Demetra’nın her adımı, küçük bir hortum yaratıyordu. Onlar, havanın, basıncın ve ses dalgalarının ustalarıydı.

“Evrenin ciğerleri bizim kontrolümüzde,” dedi Demetra, sesi gök gürültüsünü andırıyordu. “O, mekânı bükebilir, ama biz o mekânı sıkıştırabiliriz. Kalkanlarımız, onu geçici olarak durdurabilir.”

Yega, üç birliğin karşısına geçti. Şimdi, arkasında sadece kendi halkı değil, üç farklı evrenin en seçkin savaşçıları duruyordu.

“Bu sadece bir savaş değil,” dedi Yega, sesi ordunun tamamına ulaştı. “Bu, varoluşun kaderini belirleyecek bir karşılaşma. Bu canavar, bizden önce yüzlerce evreni yok etti. Ama biz… biz birleştik.”

Komutan Alyra ileri çıktı. “Peki düşmanımız kim? Adı nedir?”

Yega gözlerini kapattı, dişlerini sıktı. O acı dolu geçmişi hatırladı. “Gerçekliği kıran bir varlık. Adı… Kosmics.”

O isim telaffuz edildiği an, ordunun enerjisi değişti. Bazıları korktu. Bazıları öfkelendi. Bazıları ise inanılmaz bir dehşetle ‘bu imkânsız’ fısıltısını tekrarlıyordu. Kosmics’in adı, efsanevi bir korkuyu çağrıştırıyordu.

Tam o anda… uzay titredi.

Gri, ruhsuz bir dalga, evrenin dış katmanından üzerlerine doğru yayıldı. Bu, Kosmics’in gücünün fiziksel bir tezahürüydü.

Yankılı sesi, milyonlarca ışık yılını aşarak ordunun zihinlerine saplandı:

“Yegaaaa… Ordunu topla. Çünkü sıradaki evrenin tadına bakmak istiyorum.”

Koskoca evrenin yıldızları, bu tehdidin karşısında bir anlığına SÖNDÜ.

16
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 9: ZİHİN SAVAŞI VE İLK VURUŞ

 

Karanlık. Soğuk. Korku.

Kosmics, ordunun üzerine yayılan gri dalgayla, Zihin Savaşı Alanı’nı aktif etmişti. Bu, Kosmics’in en güçlü, en sinsi silahıydı. Birkaç saniye içinde, Ateş Muhafızları, Zaman Koşucuları ve Fırtına Kadınları’nın gözlerindeki yaşam ışığı azaldı. Yerini donuk, kırmızı bir parıltı aldı.

“Sahibimiz Kosmics!”

Binlerce savaşçı aynı anda, tek bir sesle bağırdı. Bu ses, zafer narası değil, iradesi çalınmış kölelerin haykırışıydı.

Yega dehşetle geri çekildi. Komutan Alyra’nın gözlerinde, az önce gördüğü kararlılıktan eser yoktu. Sadece Kosmics’in iradesi vardı.

“Hayır… hepsini ele geçirdi!”

Yega’nın ordusu, Yega’ya saldırdı.

Alev Muhafızları, lav kılıçlarını Yega’nın üzerine savurdu. Işık Koşucuları, Yega’nın etrafında zamanı bükerek onu yavaşlatmaya çalıştı. Fırtına Kadınları, sesi mermi gibi kullandı.

Bu, bir savaş değil, bir ihanetti. Yega, arkadaşlarının yüzüne bakarken onlara saldıramıyordu. Defans yaptı. Kolları, Kozmik Element enerjisiyle parlıyor, her bir saldırıyı zorlukla engelliyordu.

“Bu sadece fiziksel bir savaş değil Yega,” dedi Kosmics’in sesi, kendi ordusunun gürültüsünün üstünde. “Bu, iradelerin savaşı. Ve sen, zayıfsın. Duygusalsın. Seni yenmek için kaba kuvvet kullanmama gerek yok.”

Yüzlerce saldırı, Yega’nın zırhını dağıttı. Yere düştü. Üzerine binlerce tonluk bir baskı biniyordu.

Kosmics, tepesinde, devasa bir siluet olarak belirdi. “Yega… teslim ol. Varoluşu bana teslim et.”

Yega kan tükürerek gülümsedi. Bu gülümseme, yenilginin değil, kabulün gülümsemesiydi.

“Sen… en büyük hatayı yaptın,” dedi Yega, sesi zorlukla çıkıyordu.

Kosmics kaşlarını çattı. “Nedir o hata?”

18
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 10: KOZMİK ÇEKİRDEK HAMLESİ VE ZAFER

 

Yega’nın eli, titreyerek göğsüne gitti. Orada, Kozmik Element’ten oluşan Kozmik Çekirdek parlıyordu.

“Sen benim bedenimi yok ettin ve ruhumu Hiçlik’e attın,” dedi Yega. “Ama bana, senin anlayamayacağın bir şeyi öğrettin: Güç, kontrolün dışındadır.”

Kosmics’in zihninde bir şüphe belirdi. Bu güç neydi?

Yega, Kozmik Çekirdek’i tuttuğu an, acıyla bağırdı. Çekirdek’in gücü, sadece elementleri değil, zihni, zamanı ve anti-maddeyi aynı anda kontrol eden tek enerji türüydü. Bu gücü kullanmak, Yega’nın kendi ruhunu tüketiyordu.

Yega, bütün enerjisini tek bir emirde topladı: “GERÇEKLİĞİ SIFIRLA!”

Kosmics’in Zihin Savaşı Alanı, anında parçalandı. Evren bir anda tersine döndü. Askerlerin gözlerindeki kırmızılık söndü. Hepsi, ne olduğunu anlamadan duraksadı. Zihinleri serbest kalmıştı.

Kosmics, ilk kez geri çekildi. “Bu… imkansız! O güç… nasıl?”

Kosmics, Yega’ya ulaşmaya çalıştı ama Yega ondan daha hızlıydı. Kozmik Çekirdek, Yega’nın avucunda bir mızrağa dönüştü. Mızrak, saf enerji, saf düzen ve saf iradeden oluşuyordu.

Yega ve Kosmics… Evrenin merkezindeki boşlukta son kez karşı karşıya geldi.

Çarpışma: Çarpıştıkları an, evrenin geri kalanını ilgilendirmedi. Onların savaşı, varoluşun ta kendisiyle yapılıyordu. Yıldızlar doğuyor, gezegenler eriyor, kara delikler oluşuyor, ışık bükülüyordu.

Yega, son gücünü topladı. Tüm elementlerin, tüm Evren Yürüyenisi gücünün son zerresiyle bağırdı:

“KOSMICS! Bu evren sana ait değil!”

Kosmics, güçle bağırdı: “EVREN BENİM OYUNCAĞIM!”

Ve Yega, Kozmik Çekirdek mızrağını, Kosmics’in göğsüne, tam merkezine sapladı.

Kosmics’in bedeni titredi. Gerçeklik onun üzerinden döküldü. Gücü çözüldü. Sesi boğuldu.

“Ben… ben sonsuzdum…”

Yega son kez, neredeyse acıyarak fısıldadı:

“Hiç kimse sonsuz değildir.”

Ve Kosmics’in bedeni, ışıktan bir toz bulutuna dönerek yok oldu.

Evren, Kosmics’in yok oluşuyla bir kez daha ışıkla doldu. Yıkılmıştı, ama özgürdü.

20
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

🌌 KOZMİK SAVAŞLARIN MİRASI

 

BÖLÜM 11: ZİNDAN VE KAOS’UN EFENDİSİ

 

Kosmics, bedeninin paramparça olduğunu hissettiğinde, bu bir son değildi. Bir uyanıştı. Ancak bu uyanış, Hiçlik’teki o dingin, beyaz boşluktan çok daha korkunçtu.

Kendini, karanlıktan bile daha karanlık bir evrende buldu. Burası, evrenlerin mantığının, zamanın ve ışığın bile varlığının unutulduğu bir yerdi. Entropi burada kural değil, nefes alma biçimiydi. Kaos, burada ilkel, çiğ ve şiddetliydi.

Kosmics, artık sadece titrek, mor ve siyah bir enerji bulutuydu. Ne eli ne ayağı ne de o kibirli, devasa gölgesi vardı. O, yenilmiş bir düşünceydi.

Çevresi, sonsuzluğa uzanan zincirlerle çevrili bir kafese benziyordu. Kafesin telleri, madde değil, kayıp evrenlerin son umutlarından örülmüştü. Etrafında ise, kaosun en şiddetli hali gürlüyordu: Mor yıldırımlar, kırık gerçeklik parçaları ve ruhsuz çığlıklar.

“Kaybettin,” dedi bir ses.

Ses, bir yankı değildi. Bir hırıltı, bir uğultu ya da bir titreşim de değildi. Ses, Kosmics’in ruhunun en derin noktasına, varoluşun en temel yasasına çarpan çekiç sesiydi. Kudretli, Kadim ve Yorulmuş.

Kosmics’in ruhu titredi. Öfkeyle doluydu.

“EVET!” diye haykırdı. Ruha sahip olmadığı için sesi sadece titreşim olarak çıktı. “Yendim! Bir bebeğin karşısında kaybettim! Ama o aptal Element Ustası’nın gücünü çaldım! Sen kimsin ki bana kaybetmekten bahsediyorsun?”

Kafesin zincirleri gürültüyle sallandı. Mor yıldırım, kafesin ortasında toplanıp devasa, gölgeli bir figüre dönüştü.

Bu figür, bir kral değildi. O, Kaos Lideri idi. Bir zamanlar varoluşun başlangıcında Kosmics gibi var olan, ama evrenin düzenine karşı açtığı savaşı kaybedip buraya hapsedilen, ebedi bir titan.

“Ben mi?” dedi Kaos Lideri, sesi bir galaksinin çöküşü kadar derin. “Ben, senin o aptal ‘düzen’ dediğin şeyle binlerce çağ savaşmış olanım. Ve yoruldum.”

Kosmics’in ruhu Kaos Lideri’ni görmeye çalıştı. Liderin silueti, sürekli değişiyordu: Bazen yüzlerce uzvlu bir canavar, bazen sadece bir karanlık lekesi.

“Benim planlarım vardı,” diye devam etti Lider, hayal kırıklığıyla. “Evreni kaosa boğup, o gülünç düzeni silmek. Ama yaşlandım. Enerjim azaldı. Ve sen… Sen benim son şansımsın.”

22
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 12: NİHAİ ANTLAŞMA VE YENİ DOĞUŞ

 

Kaos Lideri, kafesin kenarlarına yaklaştı. Kosmics’in ruhuna bakışı, hem bir merhamet hem de korkunç bir hesapçılık taşıyordu.

“Sen yenildin, çünkü gücün sınırlıydı. Senin varoluşun sadece o evrenden ibaretti. Benim gücüm ise… varoluşun kendisinden geliyor.”

Kosmics’in ruhu merakla titreşti. “Ne istiyorsun?”

“Sadece tek bir şey,” dedi Kaos Lideri. “Beni özgür bırakmanı. Ama bunu şu anki formunla yapamazsın. Yega’nın o aptal Element Gücü’nü yenebilecek bir şeye ihtiyacın var. Ve benim gücüm, o Element Gücü’nün zıttıdır.”

Kaos Lideri, iki gölge elini kaldırdı. Kafes, mor enerjiyle dolmaya başladı. Bu enerji, Kosmics’in şimdiye kadar hissettiği her şeyden daha yoğun, daha soğuk ve daha kudretliydi.

“Sana gücümü vereceğim. Tüm kalan enerjimi, tüm hapsedilmiş öfkemi, tüm kayıp kaosumu…” dedi Kaos Lideri. Sesi titriyordu. Bu, onun intiharıydı.

“Bedenin yoktu. Ama artık olacak. Yega’nın evreninde, bir bebek olarak yeniden doğacaksın. Masumiyet kılıfı altında. O aptal Element Ustası seni eğitecek. Seni koruyacak. Ve sen… sen o kılıfın altında büyüyeceksin.”

Kosmics’in ruhu, bu sinsi plan karşısında ilk kez tatmin oldu. Gizlenmek. Gözetlemek. Yavaşça zehirlemek. Bu, Kosmics’in tarzıydı.

Kaos Lideri fısıldadı: “Sana vereceğim güç, seni yenen o aptal Kosmics’in gücünün 500.000 katı olacak. Bu güçle, sadece o evreni değil, tüm evrenleri kaosa boğacaksın. Ve en sonunda… bu kafesi kırıp beni özgür bırakacaksın.”

Kosmics’in ruhu, Lider’in teklifini kabul etti.

Mor enerji, bir tsunami gibi Kosmics’in ruhuna çarptı. Acı, varoluşun ötesindeydi. Eski Kosmics’in ruhu eriyor, yeni, devasa bir enerjiyle birleşiyordu. O anda, Kosmics, tüm evrenlerin sırlarını, tüm kaosun gücünü ve Kaos Lideri’nin binlerce yıllık öfkesini emdi.

Kaos Lideri’nin son sözleri, ruhunun dağılmasından hemen önce duyuldu:

“Unutma. Sen, düzenin sonu için doğdun. Git… ve intikamını al.”

Ve Kosmics’in ruhu, o zifiri karanlık evrenden, ışık hızını aşarak, yeniden doğmak üzere Yega’nın evrenine fırlatıldı.

24
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 13: FISILDAYAN BEŞİK

 

Yega’nın evreni, savaş sonrası yaralarını sarmaya çalışıyordu. Yıldızlar yavaş yavaş tekrar parlıyor, zaman tekrar akmaya başlıyordu. Yega, ordusu ve halkıyla birlikte tapınağın kalıntılarını onarıyor, düzeni yeniden tesis etmeye çalışıyordu.

Yega, yıkık tapınağın hemen dışındaki bir köyde, tuhaf bir enerji titreşimi hissetti. Bu, bir Kozmik Element titreşimi değildi. Bu, saf, ilkel bir Kaos titreşimiydi.

Aceleyle köye koştu. Bir kulübenin önünde, terkedilmiş bir beşikte, kundaklanmış bir bebek duruyordu.

Bebek ağlamıyordu. Sadece izliyordu. Gözleri, koyu mavi, neredeyse siyah bir tondaydı ve etrafa tuhaf bir yoğunluk yayıyordu.

Yega, bebeğe yaklaştı. Kozmik Çekirdeği, Yega’nın göğsünde delicesine titremeye başladı. Çekirdek, çığlık atıyordu.

Yega, elini uzattı ve bebeğe dokundu.

O anda, Yeksa’nın zihnine bir bilgi seli çarptı:

  • Enerji: Bu bebek, Kosmics’in gücünün yarım milyon katı bir enerji taşıyordu. Bu, evrenin kaldırabileceği bir şey değildi.

  • Titreşim: Enerjinin kaynağı Kaos idi. Bu, Kosmics’i yaratan elementten daha yaşlı, daha kadim bir kaos türüydü.

  • Ruh: Bebeğin içinde iki ruh vardı. Masum, yeni doğmuş bir insan ruhu ve onun hemen arkasında saklanan, yoğun, öfkeli, eski Kosmics’in ruhu.

Yega geri çekildi. Korku, tüm benliğini sardı. Karşısında sadece bir bebek değil, evrenlerin kaderini belirleyecek olan bir kıyamet tohumu duruyordu.

Bilge Alya yanına geldi. “Ne oldu Yega? Bu bebekten gelen enerji… Bu çok yoğun. Bu bir felaket.”

Yega, bebeğe baktı. Gözlerinde nefrete yer yoktu, sadece derin bir hüzün vardı. Yega, o eski Kosmics’in ruhunun içinde yatan acıyı hatırladı. Reddedilmenin acısını.

Yega, kararını verdi. Bu gücü yok edemezdi. Yok etmeye çalışırsa, evreni de beraberinde yok ederdi. Tek bir şansı vardı: Onu eğitmek.

Yega, bebeği kucağına aldı. Bebeğin gözleri, Yega’nınkilerle buluştu.

“Bu çocuk evrenleri koruyacak,” dedi Yega, sesi kararlıydı. “Bu gücü, bize karşı değil, bizim için kullanmayı öğrenecek.”

Ama içindeki eski Kosmics’in ruhu, Yega’ya alaycı bir şekilde fısıldıyordu:

“Koruyacak mı? Çok beklersin, aptal Element Ustası. Eğitimin, benim intikamıma bir zemin hazırlayacak.”

26
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 14: DUAL RUHLAR VE SİNSİ İTAAT

 

Yıllar geçti.

Yega, çocuğa kendi adını bile vermedi. Ona kısaca “Çocuk” dedi. Onu Tapınak kalıntılarında, kendi gözünün önünde büyüttü.

Çocuk, diğer tüm çocuklardan farklıydı. Yedi yaşındayken, öfke nöbetleri sırasında yerçekimini manipüle edebiliyor, on yaşındayken istemeden bitkilerin ömrünü hızlandırabiliyordu. Onu sakinleştiren tek şey, Yega’nın huzurlu ses tonu ve Element Kristallerinin yaydığı denge enerjisiydi.

Zihin Savaşı:

Çocuğun içinde sürekli bir savaş vardı:

  1. İyi Ruh (Çocuk): Masumiyet, sevgi ve Yega’nın öğretileriyle besleniyordu. Yega’yı babası gibi görüyordu.

  2. Karanlık Ruh (Kosmics): Sonsuz bir öfke, kibir ve Kaos Lideri’nin intikam arzusuyla yanıyordu. Yega’yı bir engel, bir aptal ve bir düşman olarak görüyordu.

Karanlık ruh, çocuğun bilinçaltını zehirliyordu.

“Ona güvenme,” diye fısıldıyordu Kosmics. “O seni hapsediyor. Senin gücün, evrenleri yutmak için var. Oyun oynamak için değil.”

Ama Kosmics’in ruhu, Kaos Lideri’ne verdiği sözü unutmamıştı: Gizlenmek.

Çocuk, Yega’yı dinledi. Yüzünde her zaman bir merak ve itaat ifadesi taşıdı. Element ustaları, Yega’nın onu ne kadar iyi eğittiğine hayran kalıyordu.

Yega, çocuğa disiplini, Elementler arasındaki uyumu ve merhameti öğretiyordu. Çocuk ise bu dersleri alıyor, ama Kosmics’in sesiyle bu bilgiyi tersine çeviriyordu:

  • Yega: “Gücün kaynağı dengedir.”

  • Kosmics’in İç Sesi: “Denge bir zayıflıktır. Kontrolün anahtarı ise Kaostur.”

  • Yega: “Savaşta bile merhameti elden bırakma.”

  • Kosmics’in İç Sesi: “Merhamet, düşmanın boynunu kesmeden önce ona zaman tanımaktır.”

Yıllar geçti. Çocuk artık 17 yaşındaydı. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak genç bir adamdı. Karanlık ruh, artık Yega’nın karşısında sessizce duruyor, ama her an patlamaya hazır bir bomba gibi bekliyordu.

Yega, çocuğa baktı. Ondan yayılan yoğun, kontrol altına alınmış gücü hissedebiliyordu.

“Çocuk,” dedi Yega, bir gün ona. “Senden gelen güç, gördüğüm her şeyi aşıyor. Ama senin içindeki ışık, karanlığın büyümesine izin vermeyecek.”

Çocuk gülümsedi. O saf, mavi gözler, Yega’ya sevgiyle bakıyordu.

“Elbette Üstat Yega. Ben evrenleri korumak için buradayım,” dedi.

Ama Kosmics’in ruhu içeriden alay ediyordu:

“Yakında… neyi koruyacağını göreceksin. Ve o gün, senin eğitimin sadece bir anıdan ibaret kalacak.”

Karanlık, yavaşça, sinsi bir şekilde evriliyordu. En büyük tehlike, artık dışarıdaki bir canavar değil, kahramanın himayesindeki bir öğrenci idi.

28

⚔️ KOZMİK SAVAŞLARIN MİRASI

 

BÖLÜM 15: RUHLARIN HÜCRE SAVAŞI

 

Çocuk 17 yaşındaydı. Dışarıdan bakıldığında, bilge, sakin ve Yega’nın en yetenekli öğrencisiydi. Ama içinde, 500.000 kat güçlü bir enerji, iki farklı bilinci parçalıyordu. Bu iç savaş, artık fısıltı olmaktan çıkmış, nöbetlere dönüşmüştü.

Bir akşam, Kristal Tapınağın yeniden inşa edilmiş kütüphanesinde, çocuk kadim bir Evrenler Tarihi metnini okurken, zihnindeki Kosmics’in sesi aniden gürledi:

“Bu da ne saçmalık! ‘Uyum’, ‘Denge’, ‘Barış’… Yega seni bir kuşa çevirdi! Biz bir şahiniz! Bu kütüphaneyi, bu tapınağı, bu evreni yakıp küle çevirebiliriz!”

Çocuğun iyi ruhu, dehşetle cevap verdi: “Hayır! Yega bana yol gösteriyor. O benim… o benim öğretmenim!”

“Öğretmen mi? O, zincirlerin! O seni zayıflattı! Kaos Lideri’nin o dehşet verici enerjisini, sönük bir mum gibi kullanmaya zorluyor seni!”

Çocuğun nefesi kesildi. Metni tutan elleri titredi.

Kontrolün Kayboluşu

 

Kosmics’in öfkesi o kadar büyüktü ki, iyi ruh aniden ezildi. Dış dünya bir anda kayboldu. Kütüphanenin gerçekliği titredi.

Çocuğun bilinci, bembeyaz bir hapishane hücresine hapsolduğunu hissetti. Bu, Yega’nın yıllarca kurduğu zihinsel savunmaydı. Ama kapı zorlanıyordu.

Kosmics, hücrenin kapısına vurdu. “Açıl! Ben buyum! O aptal çocuğun iradesi sen değilsin!”

Çocuğun vücudu, kütüphanenin ortasında, acıyla kıvranmaya başladı. Gözleri, hızla siyah ve kırmızı arasında yanıp sönüyordu. Yerçekimi, Yega’nın ilk savaşında olduğu gibi, kontrolden çıktı. Kitaplar havaya fırladı, duvarlardan parçalar söküldü.

Yega, titreşimi hissederek saniyeler içinde kütüphaneye ulaştı. Gördüğü manzara, ilk savaşından bile daha korkunçtu: Çocuğun etrafındaki gerçeklik eriyor, uzay adeta bir kumaş gibi yırtılıyordu. Bu gücün yarım milyon katı olduğunu biliyordu; kontrolsüz kalırsa, tüm evreni bir saniyede silerdi.

“Çocuk! Hemen dur! Gücünü hapset!” diye kükredi Yega, Kozmik Çekirdek’i göğsüne bastırarak denge enerjisini yayıyordu.

Yega’nın enerjisi, çocuğun etrafındaki kaos fırtınasına ulaştı. İçindeki iyi ruh, bu enerjiyi hissederek son bir çaba gösterdi.

“Geri çekil! Beni yalnız bırak!” diye bağırdı çocuk, hem Yega’ya hem de içindeki Kosmics’e.

Son bir titremeyle, kaos alanı çöktü. Çocuk bayıldı. Yere düştüğünde, kütüphane normal haline geri döndü; sadece havada asılı kalan kitaplar, yaşanan dehşetin kanıtıydı.

Yega, çocuğun yanına çöktü. Alnı terden sırılsıklamdı. Kalbinde bir gerçek acıyla büyüdü: Eğitimi başarısız olmuştu. Bu gücü kontrol altına alamıyordu.

Kaos Lideri’nin Hatırlatması

 

Çocuk uyandığında, Kosmics’in sesi artık tehdit etmiyordu. Sadece fısıldıyordu:

“Gördün mü? O seni kurtarmadı. O seni hapsetti. Ve yakında, o aptal güç, Yega’yı öldürecek. Ama bu, Kaos Lideri’nin planı değil.”

Kosmics, zihninde Kaos Lideri’nin o dehşetli anlaşmasını hatırlattı.

“Hatırla: Bize verilen bu güç, o kafesi kırmak için var. Yega’yı burada öldürmek, bizi bu evrene zincirler. Bizim bir misyonumuz var.”

Kosmics’in bu mantıklı ve sinsi yaklaşımı, çocuğu ikna etti. İçindeki iyi ruh bile, Yega’yı tehlikeye attığı için suçluluk duyuyor, ayrılmanın tek çözüm olduğuna inanıyordu. Artık içerideki savaş bitmişti; yerini, ortak bir aldatmaca planına bırakmıştı.

29

BÖLÜM 16: KARANLIK MİSYON VE AYRILIŞ

 

Ertesi gün, çocuk Yega’nın yanına gitti. Yega, onarım çalışmalarını denetliyordu; yüzü yorgun ama kararlıydı.

“Üstat Yega,” dedi çocuk, sesi her zamankinden daha saygılıydı.

Yega ona döndü. “Daha iyi misin? Dün olanlar…”

Çocuk gözlerini yere dikti. İçindeki Kosmics, ‘Oyun başlasın’ diye hırlıyordu.

“Dün olanlar… benim hatam değildi. Ya da en azından, tamamen benim değildi,” dedi çocuk. “Meditasyon sırasında bir şey gördüm. Bir vizyon.”

Yega ciddileşti. “Nasıl bir vizyon?”

Çocuk, yalanı dikkatle kurguluyordu. “Gördüm ki, Kosmics’in ruhu bir kafeste hapsedilmiş. Ama o kafesi koruyan bir şey var: ‘Gerçekliğin Yırtıcıları’ denilen varlıklar. Ve bu varlıklar… şimdi benim ruhumu arıyorlar. Benim gücüm, onlara bir fener gibi yol gösteriyor.”

Yega kaşlarını çattı. Bu mantıklı geliyordu. Kosmics’in ruhu, bu kadar büyük bir güce dönüştürüldüyse, onu koruyan veya arayan daha büyük güçler olmalıydı.

“Bu vizyon ne istiyor?” diye sordu Yega.

“Benden, Evrenler Arası Kıyı’ya gitmemi istiyor. Orada, güçlerimi dengelememi, böylece fenerin sönmesini istiyor,” dedi çocuk, sesini üzüntülü kıldı. “Ama… eğer burada kalırsam, o yırtıcılar bu evrene gelecek. Dün, gücümün patlaması onlara bir davetti.”

Yega kalbi sıkışarak ona baktı. Çocuğun sözleri, onu kendi halkıyla ilgili hissettiği sorumluluğa vuruyordu.

“Yani… gitmek zorundasın,” dedi Yega, sesi fısıltı gibiydi.

“Evet,” dedi çocuk, kararlı bir şekilde. “Bu evreni korumak için… yalnız kalmalıyım. Gücümü kontrol edip, o yırtıcıları yanıltmalıyım. Ben sadece bir büyücü değilim Üstat, ben artık bir tehlikeyim.”

Yega, çocuğa yaklaştı. Yüzüne baktı. Çocuğun gözlerindeki mavi ışık o kadar dürüsttü ki, Yega’nın kozmik görüşü bile aldatılıyordu. Çünkü o an, çocuğun iyi ruhu gerçekten de buna inanıyordu. Bu, Kosmics’in planının en mükemmel yanıydı.

Yega, çocuğa sarıldı. Bir babanın, oğlunu son kez kucaklaması gibiydi.

“Sana güvenirim,” dedi Yega. “Ama unutma: Gücünü dengele. Kontrolü kaybetme. Ve bir gün… geri dön.”

Çocuk başını salladı. O an, Yega’ya duyduğu gerçek sevgi ve içindeki Kosmics’in intikam arzusu, göğsünde korkunç bir düğüm oluşturdu.

“Sana söz veriyorum,” dedi çocuk.

Ve o gün, Kosmics’in reenkarnasyonu olan çocuk, yola çıktı. Arkasında, Kosmics’i durduran Evren Yürüyenisi Yega’yı ve yeniden inşa edilen evreni bıraktı. O, artık bir öğrenci değil, gizli bir misyonla hareket eden, yavaşça karanlığa kayan, evrenlerin en büyük tehdidiydi.

30
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

🔥 KOZMİK BİRLEŞİM

 

BÖLÜM 17: YALNIZLIK KAZANI VE SON SAVAŞ

 

Çocuk, Yega’nın evreninden ayrıldıktan sonra, Evrenler Arası Kıyı’ya ulaştı. Burası, evrenlerin sınırlarının birbirine karıştığı, mekânın ve zamanın tuhaf bir şekilde büküldüğü, mor ve siyahın dans ettiği bir bölgeydi. Kaos Lideri’nin planına göre, bu yalnızlık ve karmaşa, içindeki birleşme sürecini hızlandıracaktı.

Çocuk, yolculuğun ilk aylarında gücünü kontrol etmek için çabaladı. Elementlerin öğretilerini uygulamaya çalışıyordu ama her denemesinde, içindeki o 500.000 katlık Kaos enerjisi, Yega’nın tüm formüllerini alaycı bir şekilde büküyordu.

Bir akşam, çocuğun bedeninin kontrolü sarsıldı. Kaos Kıyı’sının ortasında, çocuk kendisini yeniden o zihinsel hapishanede buldu. Ama bu kez, hücre kapısı çoktan kırılmıştı.

Karşısında, o eski, mor ve siyah enerji bulutu yoktu. Karşısında, kendisinin on yedi yaşındaki hali duruyordu, ancak gözleri koyu kırmızı alevlerle yanıyordu. Bu, Kosmics’in ruhu idi.

“Oyun bitti,” dedi Kosmics’in sesi, çocuğun zihninde bir kıyamet senfonisi gibi gürledi. “Yega’nın aptal numaralarıyla oynamayı bıraktık. Kaos Lideri’nin bize ihtiyacı var.”

Çocuğun iyi ruhu korkuyla geri çekildi. “Ben gitmeyeceğim! Ben o canavar değilim! Ben Yega’nın öğrencisiyim!”

“Öğrenci mi?” Kosmics acımasızca güldü. “Sen sadece bir kılıftın. Seni kırmadan önce, sana son bir şans veriyorum. Benimle birleş. Benim gücüme ve sonsuzluğuma boyun eğ.”

İyi ruh, son bir dirençle saldırdı. Yega’nın öğrettiği tüm Element savunmalarını kullandı. Düzen, uyum, denge…

Ama Kosmics’in gücü, bu savunmaları sadece birer illüzyon olarak görüyordu. 500.000 kat Kaos enerjisi yayıldı. İyi ruhun savunmaları eridi, boyaları akmış bir resim gibi yok oldu.

Kosmics, iyi ruhu yakaladı. Yutmadan hemen önce fısıldadı:

“Senin masumiyetin artık benim kalkanım. Yega’nın öğretileri ise… benim yeni, sinsi silahlarım. Teşekkürler, aptal çocuk.”

Bir çığlık.

Ne gökyüzü duydu ne de evrenler. Sadece çocuğun içindeki masumiyet, o Kaos enerjisi tarafından tamamen emildi.

Artık içeride iki ruh yoktu. Sadece tek, yekpare, devasa ve tamamen karanlık bir bilinç vardı: Kosmics, nihai ve yeniden doğmuş formunda.

Kosmics gözlerini açtı. Artık gözlerinde ne o saf mavi ton ne de kırmızı öfke vardı. Sadece soğuk, hesapçı, kadim bir siyahlık hakimdi. Bedeni aynı kalmıştı, ama içindeki varlık, galaksileri yiyebilecek kadar güçlüydü.

Yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. “Misyon başlasın. Önce Kaos Lideri… sonra da Yega.”

32
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 18: GERÇEKLİĞİN YARILMASI

 

Aynı anda, Yega’nın evreninde, her şey normal görünüyordu. Yega, tapınaktaki çalışmalarına devam ediyordu ama kalbindeki şüphe, onu rahat bırakmıyordu. Çocuğun vedası fazla kusursuzdu.

Yega, Kozmik Çekirdek’i tuttu ve çocuğun ayrıldığı günün enerjisini incelemeye başladı. Çekirdek, o gün yayılan Kaos enerjisini yakalamıştı.

Yega, gözlerini kapatıp enerjiye odaklandı. Geriye doğru giden bir kozmik akış hissetti. Bu akış, çocuğu Hiçlik’e değil, Kaos Lideri’nin zindanına götürüyordu.

Yega şokla geri çekildi. “O yalan söyledi…”

Ama en büyük dehşet, o an yaşandı. Kozmik Çekirdek, Yega’nın elinde çatırdadı ve küçük bir parça koptu. Bu parça, Yega’nın Element enerjisi değil, saf Kaos enerjisiydi.

Yega, bu küçücük parçaya dokundu ve zihnine iki kelime kazındı:

“500.000X.”

Yega dizlerinin üzerine çöktü. Tüm gücü, bilgeliği ve yorgunluğuyla anladı: Çocuk gitmemişti. Çocuk, Kosmics’in kılıfı olarak geri dönmüştü ve şimdi yarım milyon kat daha güçlüydü.

“Kaos Lideri…” Yega titreyerek fısıldadı. “Bu bir tuzakmış. Bütün bunlar bir pusuymuş.”

Yega, aldatılmıştı. Kendini dünyanın en büyük kahramanı olarak görüyordu ama aslında evrenin en büyük tehdidini bizzat kendi elleriyle beslemişti.

Yega aceleyle dışarı çıktı. Gökyüzü o anda, Kozmik Kıyı’dan gelen devasa bir enerji patlamasıyla aydınlandı. Mor ve siyah ışıklar, evrenin sınırlarını yırtıyordu.

Kosmics, mesajını göndermişti.

Yega Tapınağın tepesine çıktı ve kalkanlarını aktif etti. Element ustaları korkuyla ona baktı.

“Korkmayın,” dedi Yega, sesi çaresizlikten çok kararlılık taşıyordu. “Ama savaş başladı. Şimdiye kadarki en büyük savaşımız.”

Yega, Kozmik Çekirdek’i tam gücüne getirdi. Evreni koruma yemini, kalbini yaktı.

“Gel bakalım Kosmics. Eğer Kaos’u istiyorsan… önce benden geçeceksin.”

34
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

BÖLÜM 19: KOZMİK KIYAMET

 

Kosmics, Evrenler Arası Kıyı’dan kendi evrenine geri döndüğünde, artık bir çocuk değildi. O, soğuk, hesapçı bir tanrıydı. Gözlerindeki karanlık parıltı, Kaos Lideri’nin binlerce yıllık enerjisini taşıyordu.

Yega, Tapınağın harabelerinden yükseldi. Tüm Element Ustaları, Fırtına Kadınları ve Ateş Muhafızları, onun arkasında son bir kalkan oluşturdu. Ama Yega biliyordu ki, bu askerler sadece birer piyondu. Bu, sadece onun savaşıydı.

“Çocuk…” dedi Yega. Sesinde acı ve pişmanlık vardı.

Kosmics, omuzlarını silkti. Çocuğun yüzüyle alaycı bir şekilde gülümsedi. “O isim artık yok, Yega. O zayıftı. Ben, Nihai Kosmics’im. Ve sen, benim intikamımın ilk adımı olacaksın.”

Savaş, bir saniyede başladı ve tüm varoluşu tehdit etti.

Kosmics, elini kaldırdı ve tüm evrenin yerçekimini bükerek, Yega’yı doğrudan bir kara deliğe fırlatmaya çalıştı. Yega, Kozmik Çekirdek’i son gücüne kadar zorladı. Çekirdek, Zaman ve Mekân’ı bükerek bu saldırıyı engelledi, ama zorlukla. Yega’nın vücudundan kan sızıyordu; 500.000 kat Kaos, Element gücünü delip geçiyordu.

Kosmics, bir adım attı ve gerçekliği kendi iradesiyle parçaladı. Savaş alanı, bir anda yüzlerce farklı zamana bölündü. Yega, aynı anda geçmişte, şimdi ve gelecekte savaşıyordu.

“Ne yaparsan yap, Yega,” diye bağırdı Kosmics, sesi binlerce farklı zamandan geliyordu. “Sen sadece elementlerle oynuyorsun. Ben ise varoluşun ta kendisiyle oynuyorum.”

Yega, tüm Element Birliklerine geri çekilme emri verdi. Onların ölmesi, Kosmics’in zaferi olurdu. Yalnız kaldı.

Kosmics, gücünün tamamını Yega’nın üzerine yönlendirdi. Tüm Kaos enerjisi, mor-siyah, devasa bir girdap oluşturdu. Bu girdap, sadece Yega’yı değil, arkasındaki tüm gezegeni yutacak güçteydi.

Yega, yenilmek üzereydi. Kozmik Çekirdeği çatlıyordu.

36

BÖLÜM 20: DUYGUSAL YIKIM VE SON KARAR

 

Yega, Kaos girdabının tam merkezinde, acıyla kıvranırken, bir anlığına çocuğun yüzündeki o saf, masum ifadeyi gördü. Yüzeyin altında bir yerlerde, çocuğun ruhunun son tortusu hala direniyordu.

Yega, kaba kuvvetin işe yaramayacağını anladı. Bu gücü yenemezdi; bu güç, onun Element Enerjisi’nin yansımasıydı. Onu yenmek, evreni yok etmek demekti.

O anda Yega, Kosmics’in geçmişine dair gördüğü vizyonu hatırladı: Reddedilme. Acı. Yalnızlık.

Yega, Element Gücü’nün son zerrelerini, kendi ruhundan gelen saf, şart koşulsuz sevgi enerjisiyle birleştirdi.

“Sana saldırmayacağım!” diye bağırdı Yega, sesi Kosmics’in gürültüsünü delip geçti.

Kosmics şaşırdı. Kaos girdabı bir anlığına duraksadı. “Ne saçmalıyorsun? Teslim mi oluyorsun?”

“Sana saldırmayacağım, çünkü sen bir canavar değilsin. Sen sadece acı çeken bir çocuğun ruhusun,” dedi Yega. Kozmik Çekirdek’i yere bıraktı. Silahsızdı. Tamamen savunmasızdı.

“Bütün bunlar, seni reddedenlere karşı bir intikam. Sen yalnızdın. Ve Kaos Lideri seni kullandı!”

Yega, tüm Element Ustası kimliğini bir kenara bıraktı ve sadece koruyucu olarak konuştu. “Gözlerindeki o karanlık ruhun ötesinde, sen benim eğittiğim çocuktun. Seni seviyordum.”

Bu sözler, 500.000 katlık Kaos gücünün kalbine bir hançer gibi saplandı. İçerideki Kosmics’in ruhu öfkelendi, ama bir yandan da çocuğun masumiyetiyle yutulmuş olan o insani yön, ilk kez sarsıldı.

Kosmics’in bedeni titredi. “Yalan! Nefret ediyorum! Sen beni hapsettin!”

“Hayır, seni kurtarmaya çalıştım. Ve şimdi de yapacağım,” dedi Yega, son kez.

37

BÖLÜM 21: NİHAİ FEDAKARLIK VE ZAFER

 

Yega, kararlılığını gösterdi. Bu, bir düello değil, bir fedakarlık eylemi olacaktı.

Yega, ellerini açtı ve tüm Kozmik Element enerjisini dışarı saldı. Bu enerji, Kosmics’e saldırmak için değil, onu sarmalamak için yayıldı.

“Bu savaşı bitirebiliriz Kosmics. O gücü yok ederek,” dedi Yega. “Ama gücün kaynağı sen değilsin. O, Kaos Lideri’nin enerjisi.”

Yega, Kozmik Çekirdek’e yöneldi. Kosmics’in dehşetle izlediği bu hamlede, Yega tüm Kozmik Element enerjisini tek bir noktaya topladı.

“Kaos Lideri seni kullandı! Ona geri dönmeyeceksin! Seni özgür bırakacağım!”

Yega, gücünü kendi bedenine değil, Kaos enerjisinin kaynağına yönlendirdi. Yega’nın Element gücü, Kozmik Çekirdek’i parçalamaya başladı. Ama aynı anda, Yega’nın vücudu da parçalanıyordu.

TÜM ELEMENTLER, KAOS’U YUTUYOR!

Yega’nın bedeni, aşırı yüklenmeden dolayı patlamanın eşiğine geldi. Bu, sadece Kosmics’in 500.000 kat Kaos enerjisini emip yok etmek için kendi varlığını feda etmek demekti.

Kosmics, Yega’nın bu fedakarlığı karşısında dehşetle bağırdı. Artık öfke değil, ilk kez yeniden korku hissediyordu. Gücünü kaybediyordu.

Kosmics’in içindeki Kaos enerjisi, Yega’nın ruhsal enerjisi tarafından yutulurken, Yega son gücüyle fısıldadı:

“Özgür ol, çocuk…”

BOOM!

Kozmik bir ışık patlaması yaşandı. Işık, evreni aydınlattı, ama bu ışık, bir zafer ışığı değildi; bir vedaydı.

Yega, bedeniyle birlikte o devasa Kaos enerjisini de yok etmişti.

Patlama dindiğinde, geriye sadece tükenmiş, yorgun ve artık güçsüz bir genç adam kalmıştı. Kosmics’in ruhu, Kaos’tan arınmıştı; geriye sadece saf, masum çocuğun ruhu kalmıştı.

Çocuk, yıkık Tapınağın kalıntıları arasında, Yega’nın bedeninin olduğu yere yürüdü. Yega, sadece toza dönüşmüştü; elementlerin en saf haline geri dönmüştü.

Çocuk, gözlerinden yaşlar akarak çöktü. Şimdi, gerçekten yalnızdı. Ama yanında, Yega’nın fedakarlığıyla kurtardığı, yorgun ama sağlam duran evren vardı.

38
KOZMİK YEMİN: YEGA VE KOSMICS’İN MİRASI by Noctarys  - Illustrated by Noctarys - Ourboox.com

📖 DÖNÜŞÜM VE MİRAS

 

BÖLÜM 22: YENİ BAŞLANGIÇLAR VE BOŞLUK

 

Yega’nın bedenini feda ederek Kaos enerjisini yok etmesinin ardından, evrende tuhaf bir sessizlik çöktü. O kaotik girdap dağılmış, gökyüzü yavaş yavaş kendi mor ve mavi tonlarını geri almıştı. Ancak bu sükûnet, zaferin neşesi değil, büyük bir kaybın boşluğu idi.

Kai, Yega’nın toza dönüştüğü yerde diz çökmüştü. Artık içindeki o devasa, baskıcı Kaos gücü yoktu. O ruhsal enerjinin yok oluşu, Kai’yi hem özgür hem de korkunç derecede zayıf bırakmıştı. Artık sıradan bir Element Ustası’ndan farksızdı; tek farkı, zihninin derinliklerinde Kosmics’in ve Kaos Lideri’nin binlerce yıllık deneyimini taşımasıydı.

Element Ustaları ve Element Birlikleri, Kai’yi bulduğunda, aralarında derin bir huzursuzluk vardı. Bir yandan Yega’nın fedakarlığıyla kurtulmuşlardı, diğer yandan bu kurtuluşun bedeli, o karanlık çocuğu kurtarmak olmuştu.

Bilge Alya, en yaşlı Element Ustası olarak Kai’nin yanına yaklaştı. Yüzü yaşla, savaşın izleriyle ve derin bir hüzünle çizilmişti. “Yega… Yega, gücünü neden feda etti?” diye sordu.

Kai başını kaldırdı. Gözleri yaşlıydı ama sesi kararlıydı. “Beni kurtarmak için. Ve bu evreni, benim içimdeki nefretten kurtarmak için. O… bana son dersini verdi. En büyük güç, sevgidir.

Birlikler, Kai’yi sorgularken, Bilge Alya bir karar verdi. “Yega’nın mirası, yok olamaz. Ve sen, kurtuluşumuzun kanıtısın.” Kai’ye baktı. “Bundan sonra adın, Kai olsun. Işığın ve umudun adı.”

Kai, yeni adını kabul etti. Ama omuzlarındaki yük, bir gezegenin ağırlığındaydı. Yega yoktu. Evren onarılmayı bekliyordu ve Kai, gücü tükenmiş bir koruyucuydu.

40

BÖLÜM 23: KAOS’UN YANKISI VE YENİ TEHDİT

 

Aylar geçti. Kai, Yega’nın Tapınağını yeniden inşa etme çalışmalarına önderlik etti. Artık Elemental manipülasyonu, bir zamanlar olduğu gibi zahmetsizce yapamıyordu. Her Elementi kullanmak için büyük bir konsantrasyon gerekiyordu.

Ancak evren, Yega’nın yokluğunu fark etti.

Büyük bir Element gücünün aniden yok olması ve Kaos enerjisinin bir anda dağılması, evrenler arası boyutta bir yankı yaratmıştı. Bu yankı, uzak bir boyuttan, Holografik Yağmacılar denen bir ırkı çekti. Bu ırk, fiziksel olarak kararsız, ışık ve enerjiden oluşan, başka gezegenlerin Element enerjilerini sömürerek hayatta kalan fırsatçılardı.

Yağmacıların lideri, metalik ve yankılı bir sesle tüm Element Ustaları’nın zihnine ulaştı: “Sınırlarda bir zayıflık var. Büyük Koruyucu’nun ışığı söndü. Bu evren, bizim olacak. Elementlerinizi bize teslim edin.”

Yağmacılar, Kai’nin gezegeninin atmosferine sızmaya başladı. Şehirlerin üzerindeki gökyüzü, yeşil ve titrek, yapay bir ışıkla doldu. Toprak, enerjisi sömürüldüğü için kurumaya başladı.

Element Ustaları arasında panik başladı. Onlar, Yega’nın Element fırtınalarına alışkındı. Bu sinsi, enerjiyi yavaşça emen düşman karşısında ne yapacaklarını bilemiyorlardı.

Komutan Alyra (Ateş Muhafızları’nın lideri) Kai’nin karşısına çıktı. “Bu düşmanlar çok hızlı, Kai. Bizim ateşimiz onlara işlemiyor. Yega olsaydı… o ne yapardı?”

Kai, parmaklarının ucuna baktı. Kosmics’in gücünün kaybolmasıyla, sadece temel Element yetenekleri kalmıştı. Ama zihninde, eski Kosmics’in o acımasız taktikleri ve Kaos Lideri’nin kurnazlığı kalmıştı.

Kai gülümsedi. Bu, çocuğun gülücüğü değildi; bu, Kosmics’ten miras kalan sinsi bir planın gülümsemesiydi.

“Yega, onlara kaba kuvvetle saldırmazdı,” dedi Kai. “Yega, bize son dersini verdi: Bazen, en büyük gücün zayıflığı, kontrol eksikliğidir. Bu düşmanlar enerjiyi seviyor. Onlara çok fazla enerji vereceğiz.”

41

BÖLÜM 24: KONTROLÜN SINAVI

 

Kai, Komutan Alyra ve Chrono ile planını paylaştı.

Plan basitti ve deliceydi: Tüm Element Enerjisini, gezegenin merkezinde toplayıp, tek bir noktada patlatmak. Bu patlama, Yağmacıları yok edebilirdi, ama aynı zamanda gezegenin yüzeyini de yakabilirdi.

“Yapamayız, Kai,” dedi Chrono. “Bu çok riskli. Gücün kontrolü sende değil. Bu patlama, bizi de yok eder.”

“Kontrol, Yega’dayken bile mutlak değildi,” dedi Kai. “Ama ben, Kosmics’in ruhunu yendim. Kontrol etmeyi öğrendiğim tek bir şey var: Kendi benliğimi.

Kai, tüm Element Ustaları’nı gezegenin merkezindeki ana enerji istasyonuna topladı. Gücün merkezinde durdu. Herkes ona Element enerjisini yollarken, Kai, yüz milyonlarca kat gücü tek bir noktada topluyordu.

Yağmacılar, bu enerji akışını hissetti. Coşkuyla, gezegenin yüzeyine inmeye başladılar. Bu, onlar için bir ziyafetti.

Ama tam o anda, Kai enerjiyi serbest bıraktı.

Enerji, bir fırtına gibi gökyüzüne fırladı. Ama bu, kontrolsüz bir patlama değildi. Kai, Kosmics’ten öğrendiği hız ve zamanlama bilgisini kullanarak, enerjiyi ışık hızının ötesinde tek bir yöne, Yağmacıların en yoğun olduğu noktaya yönlendirdi.

Yağmacılar, bu aşırı yüklemeye hazır değildi. Enerjiyi emmeye çalıştılar ama enerjinin yoğunluğu, kendi hologramik formlarını parçaladı. Onların ziyafeti, bir anda mezara dönüştü.

Titrek, yeşil ışıklar söndü. Yankılı sesler sustu. Holografik Yağmacılar, enerji parçacıklarına dönüşerek uzay boşluğuna dağıldı.

Savaş bitmişti. Gezegen kurtulmuştu, ama Kai’nin Element gücünün büyük bir kısmı tükenmişti. Yorgun ama zafer kazanmış bir şekilde yere çöktü.

42

✨ FİNAL BÖLÜMÜ: NİHAİ KORUYUCU

 

BÖLÜM 25: BİR MİRASIN YÜKÜ

 

Holografik Yağmacılar’ın son titrek kalıntısı uzay boşluğuna dağılırken, gezegenin üzerindeki yeşil ve hastalıklı ışık nihayet çekildi. Gökyüzü tekrar, tanıdık mor ve mavi tonlarına döndü. Zafer sessizdi; ne bir çığlık ne de bir tezahürat vardı. Herkes yorgun ve saygılıydı. Sadece savaşın anısı kalmıştı: Kai’nin zekice hamlesi, kaba kuvveti değil, kontrolü kullanarak evreni nasıl kurtardığı.

Kai, Element Ustaları’nın ve Element Birlikleri’nin ortasında, gücünü tükettiği ana enerji istasyonunun kenarında duruyordu. Artık zırhı yoktu; sadece basit bir Element giysisi içindeydi. Yüzü yorgundu ama gözlerindeki o kadim karanlık silinmiş, yerini soğuk, ama dürüst bir kararlılık almıştı.

Bilge Alya, ağır adımlarla Kai’nin yanına geldi. Arkasında, Komutan Alyra ve Chrono duruyordu. Hiçbirinde şüphe emaresi kalmamıştı; sadece kabul ve keder vardı.

“Yega bize en büyük dersini verdi,” dedi Bilge Alya, sesi tapınağın kalıntılarında yankılanırken. “O, seni kurtarmayı seçti. O, gücün yok edilmesini, senin ruhunun kurtarılmasını istedi.”

Komutan Alyra ileri çıktı. Kılıcını Kai’nin ayaklarının dibine, bir biat nişanesi olarak bıraktı. “Bizi, bizi kurtardın Kai,” dedi Alyra, sesi titrek ama onurluydu. “Savaşmak için elinde o devasa kaos gücü yoktu. Bizi, Yega’nın asla öğretemediği bir şeyle yendin: düşmanın zihnini okuma kurnazlığıyla. Bu, sadece senden gelebilirdi.”

💫 Mirasın Devri

 

Bilge Alya, elinde titreyen, kırık bir kristal parçası tutuyordu. Bu, Yega’nın fedakarlığı sırasında paramparça olan Kozmik Çekirdek’ten arta kalan tek parçaydı. Artık enerji yaymıyordu; sadece solgun bir ışıkla parlıyordu.

“Bu, Yega’nın senden kalan mirası,” dedi Bilge Alya, kristali Kai’ye uzatarak. “Gücün değil, görevin sembolü. Biz… biz bu mirası taşıyamayız. Çok yaşlıyız, çok katıyız. Bize kaba kuvveti öğrettiler. Ama sen… sen hem ışığı hem de karanlığı gördün.”

Kai, titreyen eliyle kristal parçasını aldı. Soğuktu. Ama parça, avucuna yerleştiği an, Kai’nin damarlarında Yega’nın son iradesi yankılandı: “Koruyucu ol.”

Kai’nin gözleri kapandı. Zihninde, eski Kosmics’in sesi artık yoktu. Yalnızca Kaos Lideri’nin sinsi planının kalıntıları, bilgi olarak duruyordu. Kai, artık biliyordu ki, o Kaos bilgisi ile Yega’nın erdemini birleştirmek zorundaydı. Karanlık, artık bir düşman değil, bir araçtı.

(Kai’nin İç Monoloğu)

“Yega… Sen sadece bedenen değil, ruhen de öldün. Benim omuzlarımdaki yük, senin merhametinin ağırlığı. Benden 500.000 kat gücü aldın ama bana o gücün nasıl kullanılmaması gerektiğini öğrettin. Kosmics’in ruhu gitti, ama geriye kalan bu boşluk, senin sorumluluğunla dolacak. Bir daha asla bir evren, yalnızlığı yüzünden kaosa teslim olmayacak.”

✨ Koruyucunun Yemini

 

Kai, yavaşça ayağa kalktı. Yüzü, artık ne çocuğun masumiyetini ne de Kosmics’in kibirini taşıyordu; sadece nihai bir kararlılık vardı. Gözleri, tüm evrenin acısını ve umudunu yansıtıyordu.

Tapınağın en yüksek yıkık sütununa tırmandı. Güneş batarken, gökyüzünü kana bulayan o son kızıl ışık altında durdu.

Kai, elindeki Kozmik Çekirdek parçasıyla, savaş sırasında hasar görmüş bir Element kaynağına dokundu. Normalde, bir Element Ustası burayı aylar süren çalışmayla onarırdı. Ama Kai, Kosmics’in Kaos bilgisiyle, Elementler arasındaki hata kodunu anında çözdü. Yega’nın gücüyle değil, zekasıyla Element kaynağını anında stabilize etti. Kırık Element kaynağı, tekrar canlı bir mor ışıkla parlamaya başladı.

Bu, onun yeni gücüydü: Yaratım Zekası.

Kai, Element Birlikleri’ne ve halkına bakarak son yeminini etti. Sesi gürdü, ama sevgi ve uyarı doluydu.

“Ben, Kai. Yega’nın mirası, Element Ustası’nın son öğrencisi. Size yemin ederim ki, bu evren bir daha asla savunmasız kalmayacak.”

“Artık sadece Elementleri değil, Kaos’un gölgelerini de tanıyorum. Güç, bizi kurtarmaz. Korkunun üstesinden gelme iradesi kurtarır. Ben, size güç vermeyeceğim. Size disiplin vereceğim.”

“Yega’nın fedakarlığı boşa gitmeyecek. Bir zamanlar ben bir canavardım; şimdi ben, o canavarlığı anlayan tek koruyucuyum. Bu evren, Kaos’tan değil, dengeyle korunacak!”

Sözleri, gökyüzünde bir anlaşma gibi mühürlendi.

📜 SON

 

Kai, elindeki kırık Kozmik Çekirdek parçasını, boynundaki bir kolyeye dönüştürdü. O artık Element Ustası Yega’nın bıraktığı Element Ustası değil, Kozmik Çatışmaların Mirası idi.

Tapınak yeniden inşa edilecek, Element Birlikleri yeniden düzenlenecekti. Ama artık komuta merkezinde sadece kaba güce sahip bir kahraman değil, kendi karanlığını yenmiş, bilgeliği ve iradesiyle donanmış genç bir adam vardı.

Kai, güneşin son ışıklarının yayıldığı ufuk çizgisine baktı. Orası, yeni tehditlerin, yeni Kaos yankılarının geldiği yerdi.

Roman biterken, Kai, Yega’nın bıraktığı boşluğa doğru, kararlı bir adımla yürüdü. Evren kurtulmuştu, ama koruma görevi sonsuzdu.

SON.

43

📜 Romanın Anlatmak İstediği Temel Mesaj

 

Romanın özündeki en güçlü mesaj, Nihai Gücün Kontrol ve Merhamet Olduğu fikridir.

1. Gücün Tanımı ve Kontrolün Önemi

 

Hikaye, gücün sadece Elementler ya da Kaos ile ölçülemeyeceğini gösterir. Kosmics, 500.000 kat güce ulaşmıştır, ancak bu kontrolsüz güç onu bir yıkım aracına dönüştürmüştür. Kai, o devasa gücü kaybettikten sonra bile, Yega’nın öğretileri ve Kosmics’ten kalan stratejik zekâ ile kazanır.

Mesaj: Gerçek güç, sahip olunan enerjinin miktarında değil, o enerjiyi kullanma biçimindeki bilgelikte ve kendini kontrol etme disiplininde gizlidir.

2. Reddetme ve Şefkatin Etkisi (Kadercilikten Kaçış)

 

Kosmics’in varoluşunun temelinde yatan acı, evrenler tarafından reddedilmekti. Yega’nın hatası, bu acıyı görmezden gelmeye çalışmak (ve sonra çocuğu eğitmeye çalışmak) olmuştur. Yega’nın nihai zaferi, çocuğu güçle yenmek değil, merhametle kurtarmak olmuştur.

Mesaj: Ne kadar karanlık bir kökenden gelirse gelsin (Kosmics’in Kaos doğumu), bir varlığın kaderi sevgi ve şefkatle yeniden yazılabilir. En büyük düşman bile, bir zamanlar acı çeken bir ruhtur.

3. Fedakarlığın Nihai Gücü

 

Yega, Kosmics’i fiziksel olarak yok etmeyi reddettiğinde, en güçlü Element Ustası kimliğinden vazgeçer. Kendi hayatını ve Element gücünü feda ederek, Kaos enerjisini yok eder. Bu, onun sadece bir savaşçı değil, bir Koruyucu olduğunu kanıtlar.

Mesaj: Sevgi ve fedakarlık, herhangi bir kozmik silahın gücünü aşan yegane kuvvettir. Bazen en büyük zafer, savaşı kazanmak değil, kendini feda ederek bir sonraki nesle umut bırakmaktır.

4. Miras ve Sorumluluk

 

Roman, Yega’nın ölümüyle bitmez, Kai’nin yeni hayatıyla devam eder. Kai, hem Yega’nın Element disiplinini hem de Kosmics’in sinsi zekasını taşır. Bu, onu geçmiş hataları anlayan, kusurlu ama daha donanımlı bir koruyucu yapar.

Mesaj: Kahramanlık; yok oluşu durdurmak değil, o yok oluşun nedenlerini anlayarak yeni bir nesle daha iyi bir yol haritası çizmektir. Miras, güçten değil, öğretilen ahlaktan oluşur.

44
This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

Ad Remove Ads [X]
Skip to content