14 yaşında arkadaşım Erol u kaybettiğimde,zihnime yer edinmişti özel çocuklar.
Erol,Serebral Palsi(CP)’li rahatsızlığı olan,bu nedenle bedeninin yüzde seksenini kullananamayan bir çocuktu.Ona yardımcı olmak,onu tekerlekli sandalyesiyle,Ankara sokaklarında gezdirmek ve bu esnada onun yüzünün güldüğünü görmek,benim için büyük bir zevkti.Aramızda güçlü bir bağ oluşmuştu.
Bu bağ,bir sabah arkadaşım Erol’un vefat haberini alınca,bir yandan acının dozunu biraz daha fazla hissetmeme,diğer taraftan ise gelecekteki mesleki hedefimi belirlememe yardımcı oldu.
…Ve birgün hayallerimdeki mesleğe başladım.Artık özel eğitim öğretmeniyim.Mental,otistik,down,disleksi,serebral palsi,vb… yetersizlikten etkilenmiş nice çocukların artık öğretmenliğini yapıyordum.
Özel kurumlarda birkaç aylık deneyimden sonra,Yozgat ilinde,orta-ağır mental yetersizliği ve otizm tanısı konulmuş çocukların eğitim aldığı bir devlet kurumunda çalışmaya başladım.
Otizm’li çocuklarla ilk kez çalışacaktım.3 farklı özellikleri olan 3 otizmli öğrenciyle bir sınıfın içerisinde çalışmaya başladım.
Lisans eğitimi sırasında otizmli öğrencilerle ilgili teorik ya da uygulamalı olarak çok fazla birşey öğrenememiştik.Meslek hayatıma başladıktan sonraki,2 yıllık sürede de otizmli öğrencilerle hiç çalışmamıştım.Otizm’li öğrenciler konusundaki bu deneyim ve bilgi eksikliği beni sınıf içerisinde çok zorlamaya başlamıştı.Öğrenciler tarafından darp ediliyor,bir türlü onlarla doğru frekans üzerinden iletişim kuramıyordum.Bir yanım diren,kararlı ol,başaracaksın diyor,bir yanım ise 2 aydır hiçbir ilerleme kaydedemediğim için,kendimi suçluyordu.Zamanla pes etme duygusu hakim geldi ve otizmli öğrencilerle çalışamayacağımı anladım.Ta ki,o güne kadar;
Ağır otizm tanısı konulmuş,11 yaşında,1.75 boyunda,95 kg ağırlığında ve hiç konuşamayan öğrencimle spor salonunda denge tahtası üzerinde motor becerileri(geniş kasları) geliştirmeye yönelik çalışmalar yapmak istiyorduk ancak öğrencim,denge tahtası üzerine kesinlikle çıkmak istemiyordu.Beden Eğitimi öğretmenimizle birlikte fiziksel yardımla ve biraz da öğrencimizin sınırlarını zorlayarak,onu denge tahtasının üzerine çıkardık.Bu esnada öğrencimiz Anneee… diye seslendi!Şaşırmıştım,daha sonra anneyi spor odasına çağırdım ve daha önce böyle bir sözcüğü söyleyip,söylemediğini sordum.Anne,oğlunun bu yaşına kadar kesinlikle hiçbir sözcük söyleyemediğini ya da söylesede 11 yıldır kendisinin hiç duymadığını söyledi.
Bunun üzerine anneye spor odasında kalmasını ve derste bizimle birlikte çalışmasını rica ettim.Öğrenciyi aynı şekilde tekrar denge tahtası üzerine çıkarmaya çalıştık ve bu çalışma sırasında,öğrencimiz sınırları zorlandığı anda tekrar Anneee… diyerek bağırdı ve annesi ile göz göze geldi.Hemen ardından annenin, Annemmmm… diyerek mutluluk çığlığını duyduk,göz göze geldiğimizde ise annenin mutluluk gözyaşları!Anne,ben ve beden eğitimi öğretmenimiz.Mutluluktan ağlıyorduk,anne sürekli teşekkür ediyor,elimi öpmek istiyordu.
Benim için o andan sonra bambaşka bir hayat başladı.Özgüvenimi yerlebir eden,mesleğimi bırakma noktasına getiren kabus günleri artık geride kalmıştı.
“Rüzgarı yönlendiremeyiz, fakat yelkenleri ayarlayabiliriz.” özlü sözünden hareketle,özel çocuklarımızın yelkenleri için rehberim her daim eğitim ve kararlılık olmuştu.
Published: Jan 24, 2018
Latest Revision: Jan 24, 2018
Ourboox Unique Identifier: OB-415377
Copyright © 2018