Deniz, o gün yine evde aynı şeyleri yapmaktan çok sıkılmıştı. Evde yapacak farklı bir şey de kalmamıştı. Pandemiden dolayı ne dışarı çıkıp arkadaşlarıyla oynayabiliyor ne de çok sevdiği okuluna gidebiliyordu. Derin bir iç çekti ve evdekilerin ne yaptığına bakmaya karar verdi. Annesi mutfakta yemek yapıyordu. Babası da yasaklardan dolayı işe gidememiş, evde virüsle ilgili haberleri izliyordu. Haberlerde virüsten nasıl korunacağımızı ve yasaklardan dolayı marketlerin ne halde olduğunu gösteriyorlardı.

Deniz markete dondurma almaya hep kendisi giderdi. Haberleri izledikten sonra markete gitmekten korkmuştu. Üstelik markette onu çok seven ve Deniz’in de çok sevdiği bir abla vardı. Haberlerde marketlerdeki tüm raflar yağma- lanmıştı. Her yer dağınıktı ve insanlar sürekli kavga ediyor- lardı. Deniz marketteki abla için çok üzüldü ama bir yandan da pandemi sürecinde markete gitmek zorunda olmadığı için istemsizce sevinmişti.

Annesi ve babası meşgul olduğu için “En iyisi ablamla oynamak.” diye düşündü Deniz ve ablasının odasına gidip kapısını tıklattı.
Deniz: Abla müsait misin?
Gökçe: Müsaitim canım, bir şey mi oldu? Neden yüzün asık bakalım?
Deniz: Canım sıkıldı da biraz ama seninle oyun oynarsam geçer. Oynayalım mı?
Gökçe: Seni gidi seni, biliyorsun o tatlı gülüşüne dayanamayacağımı. Tamam, sen kazandın, hadi gel oynayalım.
Deniz tüm sevecenliğiyle ablasının gönlünü fethetmişti hemencecik. Sarı saçları, cıvıl cıvıl bakan yeşil gözleri ve o tatlı gülümsemesiyle ikna edemeyeceği kimse yoktu.
Deniz ve ablası oyun oynamaya başladılar. Uzun süre oynadılar. Deniz, en çok tavşanını alıp ablasıyla oynamayı severdi ama artık ablasıyla oynamaktan da sıkılmıştı. Odadan çıktı ve salona yöneldi. Salona giderken pencerede gördüğü şey gözüne takıldı birden. Uçurtma mıydı o? Evet evet, uçurtmaydı. Deniz içinden “Ne kadar da şanslı biri, uçurtma uçuruyor.” diye düşündü. Pencerenin önündeki koltuğa oturup uçurtmayı izlemeye başladı. Aklına çok sevdiği arkadaşı Özgür ile oyun oynadığı, uçurtma uçurduğu günler geldi. Virüsten önce Özgür ile ne kadar eğlendiklerini hatırlayıp üzüldü. Belki şimdi virüs olmasaydı uçan uçurtmalardan biri de onların uçurtması olabilirdi.
Deniz bir anda kendini ve Özgür’ü uçurtmanın üstünde buldu. Gittikçe yükseliyorlardı; yükseldiler, yükseldiler ve bulutların üstüne çıktılar. Bir de ne görsünler: Dünya’nın etrafını kırmızı renkte virüsler sarmıştı ve Dünya kocaman, bembeyaz bir maske takıyordu. Evet evet! Bildiğimiz Dünya, virüsten korunmak için bizim taktığımız maskelerden takıyordu. Deniz ve Özgür bu duruma çok şaşırdılar ve hemen uçurtmalarıyla uçarak ona yaklaştılar.

Deniz ve Özgür: Dünya, Dünya! Bizi görebiliyor musun?
Dünya: Evet çocuklar, sizi görebiliyorum. Ne oldu?
Deniz: Neden maske takıyorsun? Sen de mi bizim gibi hastalanıyorsun yoksa?
Dünya: Evet çocuklar, ben de hastalanıyorum. Üzerimde yaşayan COVİD-19 adında bir virüs var ve ondan korunmak için maske takmalıyım.
Özgür: Biz COVİD-19’u tanıyoruz. Dünya’nın her yerinde var.
Özgür ve Deniz bu durum için üzülmüşlerdi. Uzun süre uçurtmayla dolandıkları için biraz da yorulmuşlardı.
Dünya onlara “İsterseniz üzerime iniş yapabilirsiniz.” dedi. Çocuklarda yorulduklarından dolayı kabul ettiler. Dünya’ya iniş yaptılar. Dünya’ya iner inmez kötü bir virüsle karşılaştılar. Virüsten çok korkmuşlardı çünkü virüs onları hasta etmeye çalışıyordu. Çocuklar kararlarını vermişlerdi. Artık Dünya’yı virüsten kurtaracaklardı.

Dünya insanları uyarmak için “EVDE KAL” yazılı maske takıyordu. Deniz ve Özgür’ün aklına “Virüs nasıl ölür?” sorusu geldi. Deniz çantasındaki dezenfektanı hatırlayarak “Virüsü ancak hijyeni sağlarsak öldürebiliriz.” dedi.
Dünya’daki tüm insanlara maske ve dezenfektan dağıttılar ama olmuyordu, hala virüsü engelleyemiyorlardı. Virüs hala Dünya’yı ele geçirmeye çalışıyordu.

Son çare olarak doktorlarla konuşup virüsle mücadele etmelerini istediler. Doktorlar, bu küçük kahramanlara yardım etmeyi seve seve kabul ettiler. Artık fiziksel mücadele başlamıştı, herkes çok heyecanlıydı. Dünya da merakla neler olacağını bekliyordu çünkü o da çok sıkılmıştı artık maske takmaktan.

Mücadele üç gün sürdü. Dünya’da sadece bir virüs kalmıştı ama onu bir türlü yok edemiyorlardı. O sırada Özgür’ün aklına harika bir fikir geldi.
Özgür: Bulduuum!
Deniz: Ne buldun Özgür? Çabuk söyle, hepimiz çok heyecanlandık.
Özgür: Virüsü rokete bindirip uzaya göndereceğiz. Böylece ondan sonsuza kadar kurtulacağız.
Herkes bu fikri mantıklı bulmuştu. Dünya’yı virüsten kurtaracaklardı. “Gerisini uzaylılar düşünsün.” diye akıllarından geçirdiler. Roket, içinde virüsle birlikte uzaya gitmeye hazırdı. 10,9,8,7,6,5,4,3,2,1 ve ateeeşş! Artık virüsten sonsuza kadar kurtulmuşlardı. Herkes çok heyecanlı ve mutluydu. Tabii ki Dünya da öyleydi.

Herkes Özgür’e ve Deniz’e teşekkür etti. Onlar da uçurtmaya binip Dünya’ya el sallayarak bulutlar içinde uzaklaştılar.
Deniz, annesinin seslenişiyle uyandı ve her şeyin bir rüya olduğunun farkına vardı. Bunların rüya olmasına çok üzüldü ve asık suratıyla yemek masasına oturdu. Herkes Deniz’e ne olduğunu sorunca başladı harika rüyasını anlatmaya.
Rüyasını anlatmayı bitirdiğinde “Rüya olduğu için çok üzgünüm, keşke gerçekte de kurtarabilsek Dünya’yı hemencecik.” dedi.
Baba: Denizcim, bunun için üzülmene gerek yok çünkü roket ya da savaşla olmasa da virüsten Dünya’yı kurtaracağız.
Deniz, babasına hep inanırdı, şimdi de öyle oldu. Artık o da farkındaydı, Dünya el birliğiyle virüsten kurtulacaktı ama kim bilir belki de virüs uzayda roketiyle bir gezintiye çıkardı bir gün.
SON
Published: May 29, 2021
Latest Revision: Jun 16, 2021
Ourboox Unique Identifier: OB-1155349
Copyright © 2021