GEÇMİŞİNİ BİLEN GENÇ NESİLLER

by Betül Hacoğlu

This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

GEÇMİŞİNİ BİLEN GENÇ NESİLLER

  • Joined May 2021
  • Published Books 1

    Kapalı bir havanın hakim olduğu sessiz bir pazar günüydü. Pazar günü de olsa evde herkes bir işle meşguldü. Annem ve babam kahvaltısını yaptıktan sonra işlerine yönelmişti. Ben ise henüz bir işi olmayan sekiz yaşında bir çocuktum. Evden uzaklaşsam iyi olacaktı. Arka sokağımızda oturan dedemin yanına gitmeye karar verdim. O da benim gibi yalnızdı. Gideceğimi söylemek için önce annemin yanına gittim. Ancak annem bilgisayardan kafasını kaldıramıyordu bile. Babam ise ekrana kilitlenmiş bir şekilde öylece duruyordu. Ben de ne yapacağımı bilmeden dedemin evine doğru koşmaya başladım. Dedemin yanına gittiğimde dedem gazete okuyordu. Dedemin evinde teknolojik alet yoktu onun için her gittiğimde dedeme gazete veya kitap götürürdüm. Ancak evden koşarak çıktığım için dedeme bugün gazete veya kitap götürmeyi unuttum. Dedem ilk defa elimi boş görünce çok şaşırdı. ”Demek ki bugün haberleri benden dinleyeceksin, yeni bilgileri benden öğreneceksin.” dedi. Bu durum daha çok hoşuma gitmişti. Dedem sobasını yakmış beni de kucağına almıştı. Sıcacık sobanın yanında dedemi dinlemeye başlamıştım. Biraz seni geçmişe götüreceğim, dedi. Geçmişteki bu sıkıcı, kapalı havalara gidelim bakalım. Dedemin geçmişle ilgili anlatacakları beni çok meraklandırdı. Artık başlamasını istiyordum. Dedem yıl 1914 , hava yine böyle kapalı ve insanın içi sıkılıyor. Ben de o zaman senin yaşlarındayım. Her yer çok sessiz.

    Ben de dışarı bakıyordum. Sokakta kimsecikler yoktu. Yağmur yağmaya ve ardından şimşekler çakmaya başlamıştı. Annem halı dokuyordu. Korktuğum için gidip anneme sarıldım.

Anneme sarılınca korkum geçmişti . ” Annem bana acıktın mı ? ” diye sordu . Ben de ” Evet anne ” dedim ve annem halı dokumayı bıraktı . Birlikte yemek hazırladık . Annem çok güzel bazlama yapmıştı .  Afiyetle onu yedim . Yemek yedikten sonra kardeşlerimle beraber dışarı çıkmıştık. Yağmurda biraz üşümüş ve ıslanmıştık. Battaniyemizi alıp sobanın yanına oturduk. Annem bir güzel çay demledi. Sıcak sıcak içerken derin bir sohbete daldık. Biz annemle sohbet ederken birden kapı çaldı. Gelen , babamdı. Babamın elinde tahtadan bizim için yaptığı küçük bir oyuncak vardı. Oyuncağı görünce gözlerimiz parladı. Oyuncağı verirken babamın endişeli hali ve veda eder gibi sarılması dikkatimden kaçmamıştı. Babam da geçip sobanın yanında ısınmaya çalıştı. O da bizim gibi üşümüştü. Vakit ilerledikçe annem bir şeyler söylese de onu duymuyor, derin düşüncelere dalıyordu. Annem sonunda dayanamayıp babama ”Neden bu kadar düşüncelisin?” diye sordu. Babam ise her ne kadar onu üzmek ve söylemek istemese de annemi kolay kolay ikna edemeyeceğini biliyordu. Babam: ”Vatan işgal altında! Düşman askerleri etrafımızı sarmaya başlamış.” dedi. Annem babamın söyledikleri karşısında gözyaşlarına hakim olamadı. Vatanına yabancıların ayak basması annemi çok üzmüştü. Babam: “Tez zamanda düşman askerlerini durdurmak için herkes seferberliğe çağrılacak ve ben de bu mücadelede elimden gelen her şeyi yapacağım.” dedi. Ben de şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim o yüzden sessizce kenarda oturuyordum. Babamın savaşa gideceği gerçeği beni korkutuyordu ve üzüyordu.

2

Çaresizdik, aklıma dua etmekten başka bir şey gelmiyordu. İçimden babamın sağ salim gidip dönmesini diliyordum. Babam gideceği için çalışacak biri olmalıydı ve o bendim.  Bir sonraki gün babam yanına biraz yiyecek alarak savaşın yolunu tuttu. Biz ise evde oturmuş kara kara düşünüyorduk. Artık evin erkeği ben olacağım için vakit kaybetmeden dışarı çıkıp iş aramaya başladım. Bir ayakkabıcının bir çırak aradığını gördüm. Hemen ayakkabıcıya girdim ve orada çok yaşlı ve ton ton bir amca vardı. Ona durumumuzu anlattım ve bir vatan sever birinin oğlu olduğum için beni eğiteceğini söyledi. Hemen işe başladım. Ton ton amca bana çıraklığı öğretirken fark ettim bana iş öğretirken sürekli gözleri doluyordu. Bir gün dayanamadım ve nedenini sordum. Bana verdiği cevap içimi burktu. Onunda bir oğlu varmış , benim yaşımdayken oda oğluna aynı bana yaptığı gibi çıraklık öğretiyormuş. Sonra oğlu büyümüş ve kocaman bir delikanlı olmuş. Küçüklüğünden beri vatanını çok seven bir çocukmuş ve asker olmuş. Oğlunu ne yazık ki şehit etmiş. Bana son söz olarak ”vatan sağ olsun” dedi. Çok üzüldüm ve boynuna atılıp sımsıkı sarıldım.

3

O günden sonra ustamla aramda sıkı bir bağ oluştu. Ayakkabıcılık konusunda bana bütün bildiklerini öğretti. Çok çalışıyordum. Evimi geçindirmeliydim. Babamdan hiç haber alamamıştık. Bizim buradan birçok kişi şehit olmuştu. Bir gün evimize bir mektup geldi. Gelen mektup babamın yanında yabancı askerler ile çatışan bir vatanseverdendi . Mektup geldiğinde ister istemez önce kötü düşüncelere kapıldık . Ancak mektupta ne yazarsa yazsın kendimizi hazırlamalıydık . Annem mektubu açtı , içinden okumaya başladı . Gözleri dolmuştu .Gelen haberi anlamıştım . Annem mektubu köşede duran sehpanın üzerine koydu . Mektubu elime aldım , okumaya başladım . Gözlerimde yaşlarla anneme ve kardeşime sarıldım . Mektupta babamın bir vasiyeti yazıyordu . Mektupta yanında çatışan ağabeyden “Eğer şehit olursam , oğluma savaşa gelmesini ve bu milleti düşman işgalinden kurtaracak insanların aralarında olmasını istediğimi söyle. ” diye tembih ettiği yazıyordu . Babam şehit olmuştu ancak ben hala hayattaydım ve bir şeyler yapmam gerekiyordu . Ben de hiç düşünmeden vatanım için savaşacaktım. Babamın vasiyetini yerine getirip onun gibi şehit olmak istiyordum. Anneme cepheye gitmek istediğimi babam gibi kahraman olacağımı söyledim.

4

Annem, sen çok küçüksün oğlum hemen vurulursun oralarda. Ama merak etme evimizdeki erzakları cepheye gönderip askerlerimize destek oluruz dedi. Mahallemizde herkes seferber olmuştu. Evinde erzak, giyecek, silah ve cephanesi olan herkes cepheye götürmüştü. Kimisi sırtında çuvallarla, kimisi öküzleriyle hiç yılmadan kilometrelerce yol gittiler. Biz de annemle hazırladığımız giyecek ve erzakları cepheye gönderdik. Ertesi sabah uyanır uyanmaz tonton amcanın yanına gittim. O da askerlerimize destek olmak için hiç durmadan ayakkabı yapıyordu. Onun bu çabası sayesinde öğrenmeye daha istekli hale gelmiştim. Geç saatlere kadar çalıştık ve cepheye göndermek için bir sürü ayakkabı yaptık.Gözlerim dolu doluduydu, içim sızlıyor kendimi yetim kalmış hissediyordum. Tonton amca elleriyle omzuma dokundu. Tonton amca benzer acılar çektiği için beni anlıyor içten sevgisiyle beni teselli etmeye çalışıyordu ancak yüreğimde babamın hasreti ve kulağımda sözleri içimi yakıyordu.Günler geçiyordu tonton amcamın öğrettiği tekniklerle hızla ayakkabı yaptık bunları cephedeki askerlerimize gönderdik.Bu gönderdiğimiz ayakkabılarla biraz teselli bulmaktaydım ancak yine de içimde cepheye gitme isteği bir büyümekteydi. Biran önce ayakkabıları bitirip cepheye gitmek istiyordum. o kadar heyecanlıydım ki babamın vasiyetini yerine getirecektim. Cepheye ne zaman gideceğimi bilmiyordum her şey karışmıştı ama ben babamı düşünüp bunların üstesinden geleceğime inanıyordum.

5

Sonunda beklediğim an geldi, ton ton amcaya sarıldım ve vedalaştım.  Daha sonra annemin yanına gittim ve ona da sarıldım ve cepheye doğru yola çıktım. Türk için savaş biter mi? Bitmez tabii. Cepheye gittiğimde birçok yaralı askerle karşılaştığım için ilk önce içim burkuldu, ağlamaklı oldum. Çünkü bu manzara karşısında aklıma babam gelmişti. Fakat bu üzüntüm yerini yavaş yavaş cesaret duygusuna bırakıyordu. Çünkü şimdi üzülmenin, ağlamanın değil savaşmanın zamanıydı. Düşmanı yurdumuzdan çıkarmanın zamanıydı. Biz de öyle yaptık. Düşmanın topu, tüfeği, üstün silahları vardı. Bizimse bunlara karşı imanımız vardı. Bu iman bizi bir an bile korkuya sürüklemedi. Çünkü biz, düşman gibi ölümden korkmayız. Çünkü biz müslümanız. Bizim için ölüm şehadettir. Tıpkı babam gibi…

Biz işte böyle bir milletiz. Ailemizden, en yakınlarımızdan şehit versek bile yine de cepheye varıp savaşmaktan geri durmayız. Zaten durmadık ve biz galip geldik. Yurdumuza kirli ayakların basmasına, ezanımızın susmasına izin vermedik. Tarih bir kez daha Türk milletinin alnının ak olduğunu gördü. Şükürler olsun.
Dedem tüm bunları heyecan içinde anlatırken ben dedemden gözlerimi bir an olsun ayırmıyordum. Dedem sayesinde geçmişimizi daha iyi öğrenebiliyorum. Bana zaman zaman böyle anılarını anlatıyor. O anlattıkça ben de vatanımı ve milletimi daha çok seviyorum.

6

GEÇMİŞİNİ BİLEN GENÇ NESİLLER PROJESİ ORTAKLARI TARAFINDAN OLUŞTURULMUŞ BİR HİKAYEDİR.

 

HASAN BALKAN

KADRİYE YAVUZ

BETÜL HACOĞLU

GÜLİZ ÖZDEMİR

NİHAN AKAR

HİLAL SERPİL

SAFİYE DEMİRCİ

HAFİZE AYDIN

HARUN AYAYDIN

7
This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

Ad Remove Ads [X]
Skip to content