Bir zamanlar, büyük bir

ormanın

kenarında küçük bir köy

varmış.

Bu köyde yaşayan çocuklar,

doğayı çok severmiş. Her gün

ormanda oyun oynar,

ağaçların

altında oturur ve kuşların

cıvıltısını dinlerlermiş.

Ancak bir gün, köyde bir sorun

çıkmış.

Ormanda ağaçlar kesilmeye

başlamış.

Bu yüzden de hayvanlar

evlerini

kaybettikleri için

ormanı terk etmek zorunda

kalmışlar.

Küçük bir çocuk olan Ali,

ormanın ne

kadar önemli olduğunu

biliyormuş. Bir

gün, arkadaşlarıyla birlikte

ormanın

derinliklerine gitmeye karar

vermişler.

Ormanda yürürken, ağaçların

gölgesinde oturan bir kaplumbağa

görmüşler. Kaplumbağa,

onlara şöyle demiş:

-Ben buranın koruyucusuyum.

Ağaçlar kesilirse, hava kirlenir.

Biz hayvanlar

yaşamakta zorlanırız. Ayrıca,

bitkiler olmadan sizde

beslenemezsiniz, demiş.

Ali ve arkadaşları,

kaplumbağanın

söylediklerini düşünmüşler.

Hemen

köye geri dönmüşler ve diğer

çocuklara ormanın önemini

anlatmışlar. Herkes, bitkilerin

ve hayvanların yaşam için ne

kadar önemli olduğunu

anlamaya başlamışlar.

Birlikte, ormanı korumak için

bir plan yapmışlar.

Ağaçları kesen insanlara

ormanın ne

kadar değerli olduğunu

anlatacaklarmış. Çocuklar,

köyde bir

kampanya başlatmışlar. Bu

kampanya

ağaç dikme etkinliğiymiş.

Herkes ağaç

dikme etkinliğine katılmış ve

ormanın güzelliklerini

paylaşabilmek için resimler

çizmişler.

Zamanla, köydeki insanlar

ormanın

önemini anlamışlar ve ağaçları

kesmeyi bırakmışlar. Orman

yeniden yeşermeye başlamış ve

hayvanlar

evlerine geri dönmüşler.

Ali ve arkadaşları, doğayı

korumanın ne kadar önemli

olduğunu öğrenmişler. Bitkiler ve

hayvanlar,

onların hayatında her zaman

bir parça

olacağını ve onlara yaşamın

güzelliklerini sunacağını

anlamışlar. Böylece,

orman hem çocukların hem de

bitki ve

hayvanların evi olmaya devam

etmiş.