CUMHURİYET DÖNEMİ KLASİK TÜRK MÜZİĞİ.
Türk Sanat Müziği ile Klasik Türk müziği birbirine yakın kavramlar olmakla birlikte; “Klasik Türk müziği”, tarihî anlayış ve geleneği temsil eder, Batı müzik terminolojisinden ödünç içerir “sanat müziği” içerir.
20. yüzyılın ortalarından bugüne kadar gelen dönem çağdaş dönem dir. Bu Dönemin en önemli Diğer Diğer temsilcilerinden biri Münir Nurettin Selçuk’un ‘tur. Bu yılın kâr, beste, ağır ve yürük gibi formlar arka plan kalıyor, modern müzik anlayışı uygun kısa süreli, kısa film ve hareketli şarkı ve fantezi formları hakim durumdadır.
Batı müziğini model alması halinde, koro ve konser gibi uygulamalar yaygınlık kazanmış;
keman, piyano, klarnet gibi Batılı sazlar da saz heyetlerine girmiştir.
Bu modern anlayışı için unsurlardan birisi de ,. Klasik sanatların hepsinde geçerli olan ve masalbenin bir üstadın “elinden geçerek” musıkîyi öğrenmesi süreci büyük kullanım sona ermiş, yerine modern anlayışla, nota kullanılır eser
Tasavvufî felsefeye, klasik müzik müziği yerine eğlence müziği yerleşmiştir. Buna rağmen klasik musıkî geleneğini sürdüren ve yeni eserler verenler yok değildir.


NEDEN TÜRK BEŞLERİ?
Atatürk sanata ve sanatçıya her zaman en yüksek değeri vermiştir. Yurt dışına gönderdiği sanatçılardır. Bu sanatçıların hepsine Türkiye cumhuriyeti tarihinde Türk Beşleri denir. Bunlarn en büyük ortak özelliği 1900 lü yılların başında doğmuş olmaları ve yurtdışına bizzat Atatürk tarafından kullanılıyor olmalarıdır.
Bu kişiler:
Ahmet Adnan Saygun
Ulvi Cemal Erkin
Cemal Reşit Rey
Hasan Ferit Alnar
Necil Kazım Akses
Atatürk bu sanatçıları daha iyi yetişmeleri, olgunlaşmaları ve ülkemizi temsil etmeleri için tıklayınız.

Daha ilkokuldayken keman ve viyolonsel öğrenmeye başlayan Necil Kâzım Akses lise öğrenimi sırasında Cemal Reşit Rey’den armoni dersleri aldı. Devlet bursuyla Viyana Devlet Müzik ve Görsel Sanatlar Akademisi’nde viyolonsel ve kompozisyon (bestecilik) öğrenimi gördü. Daha sonra Prag Devlet Konservatuvarı’nda Joseph Suk’un da öğrencisi oldu. Ayrıca Âlois Haba’dan, çeyrek ve Vfe ton dizisi müziğinin kuramsal temellerini öğrendi. Türkiye’ye dönünce, Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kuruluşuyla ilgili çalışmalarda Paul Hindemith ile işbirliği yaptı. Bu okul öğrenime başlayınca da kompozisyon dersleri vermeye başladı. Bir ara konservatuvarın müdürlüğünü de üstlendi. Daha sonra Güzel Sanatlar genel müdürlüğü, Bern ve Bonn kültür ataşelikleri, Ankara Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüğü gibi görevlerde bulundu. 1971’de kendisine “devlet sanatçısı” unvanı verildi.

Halen Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda kompozisyon profesörüdür.
Türk Beşleri’nin öteki üyeleri gibi geleneksel müzik birikimimize dayanarak bestelediği yapıtlarıyla, çoksesli müzenin Türkiye’de yerleşmesine yönelik olarak bulundu. Gençlik yapıtlarında daha çok halk ezgilerinden faydalanırken, olgunluk döneminden özellikle klasik Türk müziğinden yararlandı.
BAŞLICA YAPITLARI
Ankara Kalesi (senfonik şiir, 1942),
Birinci Senfoni (1966),
Itri’nin Neva Kâr’ı Üzerine Scherzo (1970 orkestra için), Senfonik Destan (1973),
Viyola Konçertosu (1977),

Hasan Ferit Alnar 12 yaşındayken bir kanun virtüözü incelendi. Darüttalim-i Musiki adlı dernekteki çalışmalara kanunuyla katlanmıştır, özel olarak armoni, kontrpuan ve füg dersleri aldı. Viyana’ya gitti ve konservatu-varda Joseph Marx’ın sınıfında kompozisyon öğrenimi gördü. Akademisi’nde ise orkestra şefliği derslerini izledi. İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda (bugünkü İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı-tuvan) müzik tarihi öğretmenliğine ve Şehir Tiyatroları orkestra şefliğine atandı. 1936’da
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın şef yardımcılığına getirilen Alnar bir yandan da Ankara Devlet Konservatuvarı’nda ders verdi. orkestranın şefi Ernst Praetorius 1946’da ölünce Alnar onun yerini aldı. 1952-55 arasında Viyana’da kaldı ve çeşitli orkestraları yönetti
Yurda döndükten sonra bir süre Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüğünde bulundu. Sonra yeniden Viyana’ya gitti. 1964’te Ankara’ ya döndü ve zaman zaman Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı yönetti.
Türk Beşleri içinde, klasik Türk müziğini en yakından tanıyan besteci olan Alnar, çoksesli yapıtlarında bu kaynaktan çok geniş ölçüde yararlandı.
Başlıca yapıtları
Türk Süiti (büyük orkestra için, 1930)
, İstanbul Süiti (büyük orkestra için, 1937-38),
Viyolonsel Konçertosu (1943)
Kanun Konçertosu’dur (1951; 1958’de üzerinde yapılan değişikliklerin yapılması).
VİRTÖZ: kelime anlamı olarak “Herhangi bir müzik aracını büyük ustalıkla çalan kimse


Ulvi Cemal Erkin Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra devlet bursuyla Fransa’ya çalışıyor. Paris Konservatuvarı’nda ve Müzik Öğretmen Okulu’nda (École normale de musique) öğrenim gördü. Ankara Musiki Muallim Mektebi’nde piyano ve armoni dersleri başladı. 1936’da Ankara Devlet Konservatuvarı bu okulun öğretim kadrosuna katıldı ve 1949-51 arasında bu kurumun müdürlüğü üstlendi. Daha sonra, ölümüne kadar piyano yüksek bölümünde öğretmenlik ve bölüm başkanlığı yaptı. 1971’de “devlet sanatçısı” unvanını aldı.
Ulvi Cemal Erkin, geleneksel müzik birikimimizle modern beste tekniklerini birleştirmeyi amaçlamış; klasik Türk müziği ezgilerinden olduğu gibi ritimlerinden de büyük olan yararlanmıştır.

Başlıca yapıtları
Piyano Konçertosu (1942),
Köçekçeler (süit, 1943),
Birinci Senfoni (1944-46),
İkinci Senfoni (1948-51),
Keloğlan (balya, 1950),
Sinfonietta (yaylı çalgılar orkestrası için, 1951)
Konsertan SenfonVdu (piyano ve orkestra için, 1966).

Cemal Reşit Rey çok küçük yaştayken piyano öğrenmeye başladı. İlk bestesini yaptığında yedi yaşındaydı. Ertesi yıl ailesi Paris’e yerleşince, Galatasaray Lisesi’nde başladığı ortaöğrenimini Buffon Lisesi’nde sürdürdü. Bu arada ünlü piyanist Marguerite Long’dan ders aldı. Ailesi Cenevre’ye taşındı; Saint-Antoine Koleji’nde Cemal Reşit de Hem, Cenevre Konservatuvan’nda hem de öğrenimini sürdürdü. Paris Konservatuvan’nda tamamladı. Ayrıca Gabriel Faure’den müzik estetiği, Henri Dufosse’den orkestra şefliği dersleri aldı. Ekim 1923’te Türkiye’ye döndü ve bugünkü İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın Darülelhan’da piyano ve kompozisyon öğretmenliğine başladı. Orkestrası kurdu ve yönetti.
1945’te Yaylı çalgılar orkestrası İstanbul Şehir Orkestrası’na dönüştürüldü ve şefliği Cemal Reşit’e verildi. 1949’dan başlayarak Güney Avrupa, Balkan ve Ortadoğu ülkelerinde, “konuk şef” olarak konserler yönetti. Cemal Reşit, geniş kitlelerin kulağını çoksesliliğe alıştIRmak, ekrem Reşit Rey’in librettoları üzerine yapılmış operet besteledi. 1982’de “devlet sanatçısı” unvanını aldı.
Gençlik yapıtlarında halk ezgilerinden, klasik Türk müziği motifi ve melodilerinden faydalanan besteci, Gabriel Faure’nin izlenimci anlayışıyla geleneksel makam müziğimizi kaynaştırmıştır.
Başlıca yapıtları
Sultan Cem (opera, 1923), Zeybek (opera, 1926), Bebek Efsanesi (senfonik şiir, 1928), Köyde Bir Facia (opera, 1929), Birinci Senfoni (1941), Çelebi (opera, 1943), Piyano Konçertosu (1946 ), Çağnlış (senfonik şiir, 1950),

Ahmet Adnan Saygun ilk müzik derslerini arıyor İsmail Zühtü Bey’in önerisiyle piyano öğrenmeye başladı. Hüseyin Saadettin Arel’den armoni dersleri aldı. Daha sonra kendi kendine kontrpuan çalıştı. Saygun 1925’te ilkokul müzik öğretmenliğine atandı; 1926’da ise bir sınavda başarı göstererek lise müzik öğretmenliği yükseldi. 1928’de devlet bursuyla gönderildiği Paris’te dönemin ünlü öğretmenlerinden Vincent d’Indy ve Eugène Borrel’in öğrencisi oldu. 1931’de Türkiye’ye dönünce Ankara Musiki Muallim Mektebi’nde armoni ve kontrpuan dersleri başladı. 1936’da İstanbul Belediye Konservatuvarı’na geçti. O yıl Türkiye’ye gelen Béla Bartök ile birlikte Anadolu’da bir inceleme gezisine çıktı.Saygun 1946’da Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kompozisyonu ve modal müzik bölümlerinin başkanlığına getirildi.
1973’ten sonra derslerini İstanbul Devlet Konservaturvarı’nda (bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı) sürdürdü. Konservatuvarların da Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) 1985’te “profesör” unvanını aldı.
Türk Beşleri içinde, Türk halk müzesi içinde En iyi tanıyan besteci olan Saygun yapıtlarında bu kullanım hem ritim, hem de ezgi kullanarak genişletebilirsiniz.
Yunus Emre Oratoryosu (1946) Özsoy (ya da Feridun; opera, 1934), Taşbe-bek (opera, 1934), Saygun’un öbür yapıtları arasında,
Bir Orman Masalı (süit, 1939-43),
İNŞALLAH FAYDALI OLMUŞTUR BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN
TEŞEKKÜRLER 🙂
Published: Feb 16, 2020
Latest Revision: Feb 18, 2020
Ourboox Unique Identifier: OB-733581
Copyright © 2020