by çiğdem doğan
Copyright © 2020
Zeynep Giresun’dan döneli epey olmuştu. Sevgi ve Barış’la geçirdiği güzel vakitleri hatırlıyor bir yandan da onlarla tekrar bir araya gelmeyi iple çekiyordu. Okulların kapanmasına bir hafta kalmıştı. Neticede aileleri yaz tatilinde tekrar görüşeceklerine söz vermişlerdi ve yaz tatili de gelirti işte. Zeynep hafta sonları Sevgi ve Barış’la internet üzerinden görüşüyor. Bu görüşmelerden birinde Sevgi Zeynep ‘e okulların tatile girdiği günün ertesi günü Tunceli’ye geleceklerini söylemişti. Bu demek oluyordu ki yan yana gelmeleri sadece bir hafta kalmıştı.
Zeynep sabah kahvaltısında anne ve babasına arkadaşlarının gelmesine az bir zaman kalmıştır ve neler yapabileceklerini sordu. Ama o kadar heyecanlıydı ki sorularının arkası gelmiyor hatta sorarken neredeyse nefes dahi almıyordu. Bunun üzerine annesi:
-Zeynep’ciğim istersen bu kadar panik yapma. Bizler de en az senin kadar mutluyuz arkadaşlarımızın ziyaretinden . Ama istersen şimdiden telaş yapma böyle. Gelmelerine daha bir hafta var ve emin ol onları çok güzel ağırlayacağız. Neler yapabileceğimizi oturup beraber gözden geçiririz . Güzel bir planlamayla çok güzel zaman geçireceğimizden emin olabilirsin.” Dedi.
Zaman Zeynep’in beklediğinden çok daha hızlı geçti. Karne günü gelip çattı. Zeynep karnesini mutluluk ve gururla aldı. Koşarak eve gitti.Anne ve babasına karnesini gösterdi. Anne ve babası Zeynep’i tebrik ettiler ve ertesi gün gelecek misafirleri için hazırlıklar yapmaya başladılar.
Zeynep günün sonunda tatlı bir yorgunlukla yatağına girdiğinde hayal kurmaya fırsat bulamadan derin bir uykuya daldı.
Zeynep , annesi Şirin hanım ve babası Hıdır beyle Tunceli’nin şirin ilçesi Pertek’te yaşıyordu. Pertek Keban barajının kıyısında Tunceli’ye yaklaşık kırk dakika mesafede tatlı huzur dolu yemyeşil bir ilçedir. Çok eskiden Elazığ’a bağlıyken baraj araya girince Tunceli’ye bağlanan ilçe Elazığ’a yaklaşık otuz kilometre uzaklıkta. Elazığ’a ulaşım baraj üzerinden feribot aracılığıyla sağlanmakta.
Zeynep sabah erkenden uyandı. Tatlı bir heyecan içindeydi. Arkadaşlarına yaşadığı yeri tanıtmak için sabırsızlanıyordu. Ailece hazırlanıp evden çıktılar . Saat on gibi hava alanında olmaları gerekiyordu . Yarım saat arayla düzenlenen feribot seferlerinden 08.30 seferine binmeleri yeterli olacaktı. Yol Zeynep’e hiç bu kadar tatlı gelmemişti. Elazığ’a oradan da hava alanına geçtiler. Nihayet çıkış kapısında Sevgi ve Barış’ı anne ve babasıyla görünce Zeynep koşup arkadaşlarına sarıldı. Mutlulukla Hoş geldiniz dedikten sonra Yasemin teyzesinin ve Mehmet amcasının ellerini öptü. İki aile samimi bir karşılaşmadan sonra Zeynep’lerin Arabasına binerek hava limanından ayrıldılar. Barış ve Sevgi’nin merak ettiği çok şey vardı. Barış gelmeden epey bir araştırma yapmıştı . Zeynep’e:
- “Biliyor musun Zeynep aslınsa biz karayoluyla gelecektik ama zaman kaybetmemek için babam uçakla gelmemizin daha rahat olduğunu söyledi. Şimdi anlat bakalım buradan sizin için yere nasıl gideceğiz? ”

Zeynep Barış’ın ne kadar meraklı olduğunu biliyordu. Ama gülerek:
- “Ahhh Barış’cığım bu sorunu cevapsız bırakacağım üzgünüm. Ama emin ol daha önce kullanmadığın araçları kullanacaksın ve belki de görmediğin şeyleri göreceksin. ”Dedi.
Barış’a sevgi de bu sözler üzerine kardeşi:
- “Evet Barış bence her şeyi yaşayarak görmek daha eğlenceli olacak. Hadi şimdi yolculuğun tadını çıkaralım. ” Dedi.
Fıkbot iskelesine kadar geldiler. Bey arabayı iskelede park ettiğinde karşı kıyıdan feribot henüz kalkmıştı. Bu etrafı keşfetmek için neler zaman kazandırmıştı. Barış da Sevgi de şaşkınlıktan ve mutluluktan ne dindirlerini bilemiyorlardı. Doğu Anadolu Bölgesinde böyle bir şeyin olabileceği hayal dahi edememişlerdi. Sevgi:
- Feribot mu ? Şimdi biz feribota mı bineceğiz Zeynep ? diye sordu.
Zeynep :
- “Evet Sevgi . Yaklaşık on dakikalık bir feribot yolculuğu yapacağız . Karşı kıyıyı görüyor musun? İşte bizim evimiz orada . Ama daha şaşıracağınız çok şey var .”dedi.

Barış çok şaşkındı ve de çok mutlu. Daha önce feribota binmemişti . Bir baraj gölü ve gölün ortasında bir kale de görmemişti. O kadar çok soru geldi ki aklına sorup yanıt almak için sabırsızlanıyordu . Feribot kıyıya yanaştı. Bekleyen araçlar sırayla feribota bindi ve karşı kıyıya Pertek’e geçiş başladı. Hep birlikte feribotun üst katına çıktılar. Buradan martılara simit attılar. Martılar öyle yaklaşıyorlardı ki bir ara Barış’ın uzattığı simit parçasını elinden kaptı. Çocuklar yaşadıklarına hem şaşıyor hem de büyük heyecan yaşıyorlardı. İskelede uzaktan gördükleri Pertek Kalesini şimdi biraz daha yakından görme fırsatları olmuştu. Sevgi’nin kalenin fotoğraflarını çektiğini gören Zeynep Kaleyi gezmeye gideceklerini o zaman daha güzel kareler yakalayabileceğini söyledi.
On dakikalık bir yolculuktan sonra Pertek kıyısında feribottan inince Hıdır bey acıktıklarını ve kahvaltı için onları su kenarında açık bir alanda bulunan termal otelin bahçesine götüreceğini söyledi. Zeynep arkadaşlarına Pertek’te doğal termal su kaynaklarının olduğunu bu suların pek çok rahatsızlığa iyi geldiğini anlattı. Hatta bu kaynaklardan daha iyi yararlanılabilsin diye ilçede termal tesislerin kurulduğunu kahvaltıdan sonra hep birlikte termal sulara girip yorgunluk atabileceklerini söyledi.

Barış kahvaltı sofrasını görünce şaşırdı . En çok kavurma , peynir , patilalar ve adını bilmediği kahvaltılıklar dikkatini çekti. Yiyecekleri tattıkça Zeynep’e sorular soruyor Zeynep’in bilemediği şeylere de babası cevap veriyordu. Zeynep Tunceli yöresinde özellikle küçük baş hayvancılığın yaygın olduğunu Bahar aylarında yaylalara çıkıldığını bu sebeple yedikleri peynirlerin çok lezzetli olduğunu söyledi. Yine bölgede arıcılık yapıldığını tamamen doğal bal üretildiğini anlattı. Sevgi en çok çökeleği beğendi . Bir de sacın üzerinde pişirilip sıcacık servis edilen patilaları yedi. Yemeğin ardından önce termal tesisleri gezdiler sonra sıcak ve soğuk su havuzlarına girip yüzdüler . Buradaki suyun özellikleriyle ilgili çalışanlardan bilgi aldılar. Kahvaltıdan sonra Zeyneplerin evine doğru yola çıktılar. Okulunun önünden geçerken Zeynep büyük bir sevinçle arkadaşlarına okulunu gösterdi.
- “Sevgi ve Barış bakın burası Cumhuriyet Ortaokulu. Ben burada okuyorum ve okulumu çok seviyorum. “dedi.
Eve vardıklarında vakit ikindiyi bulmuştu . Sıcak su onları hem yormuş hem de acıktırmıştı . Şirin hanım misafirlerine kalacakları odaları gösterip yerleşmelerine yardım ettikten sonra sofrayı hazırladı. Sofrada Tunceli’ye özgü zerafet vardı. Zeynep arkadaşlarına zerafetin yörenin en sevilen yemeklerinden olduğunu; un , tuz , süt ve tereyağıyla yoğrulan hamurun tepside fırınlanarak pişirildiğini sonra da sert kabuğunun alınıp içte kalan hamurun ufak ufak doğrandığını, üzerine de sarımsaklı ayran ve tereyağı dökülerek yapıldığını anlattı
Akşamüzeri arkadaşlarına Pertek’i gezdirdi Zeynep. Arkadaşları fazla kalamayacağından ve gidilecek çok yer olduğundan Zeynep hemen yakındaki tarihi eserleri göstermek istiyordu. Pertek ilçe merkezinde olan Sungur Bey Camisini, Çelebi Ağa Camisini ardından Cem Evini gezdiler. Akşam Zeynep’in kuzeninin düğünü vardı ve hep beraber düğüne katıldılar. Davullar ve zurnaların eşliğinde halaylar çektiler . Barış ve Sevgi üç ayak oyununu çabucak öğrenip kalabalığa uyum sağladı. Karaçor oyununu izlerken çok eğlendiler. Yöredeki düğünlerde dağıtılan şorbikten içtiler. Düğün bitip eve geldiklerinde çok güzel anılar biriktirmişlerdi. Çabucak yataklarına girip uyudular.
Sabah erkenden kalkıp kahvaltılarını yaptıktan sonra önce gezi feribotuyla Pertek Kalesine gittiler. Masmavi suların içinde kalan tarihi onuncu yüzyıla kadar uzanan ve pek çok medeniyet tarafından kullanılan kalenin , yontma taşların arasına kondurulmuş kırmızı sert tuğlaları , serpiştirilmiş mavi çinileri ve manzarasıyla, güzellikleri çocukları büyülemişti.Zeynep bir yandan arkadaşlarına kale hakkında bilgi veriyor bir yandan da onların fotoğraflar çekmelerine yardım ediyordu. Barış Zeynep’e dönerek :
-“Gelmeden önce buralar hakkında çok araştırma yaptım ama doğrusu bu kadarını beklemiyordum .” dedi.
Zeynep Barış’a :
-“Esas güzellikler hayal bile edilemeyenlerde saklıdır. Babam öyle der hep.” Dedi.

Kaleden ayrılıp Dorutay köyüne Sultan Hıdır Türbesine geçtiler. Zeynep Sultan Hıdır’ın hikayesini ve halk arasında burada edilen duaların kabul olduğuna inanıldığını arkadaşlarına anlattı. Arkadaşlarıyla beraber dostlukların uzun sürmesi , tüm dünyada felaketlerin sona ermesi için dua ettiler. Duaların kabul olması dileğiyle lokma ( niyaz) dağıttılar, mum yaktılar. Dilek taşına taş yapıştırıp dilek ağacına bez bağladılar. Vakit öğlen olmuş hepsi çok acıkmıştı. Dorutay köyünde Zeynep’in akrabaları vardı ve öğlen yemeği için onlara konuk oldular. Burda da yemekte yine Tunceli’ye özgü bir yemek olan Sırın vardı. Yemeklerini afiyetle yiyip buradan da ayrıldılar. İstikamet Sağman köyüydü.
Sağman köyüne giderken Atatürk’ün 17 Kasım 1937’de açılışını yaptığı Singeç Köprüsünden geçtiler. Zeynep arkadaşlarına Sağman köyünün kuruluş tarihinin bilinmediğini ancak köyün güney doğusundaki kayalık tepede bulunan kalenin Artuklular döneminde yapıldığını; bölgenin 1515 yıllarında Osmanlı egemenliğine geçtiğini ve bu tarihten sonra köyün güney doğusuna cami ,külliye ve çeşme yapıldığını bunların da hala durduğunu anlattı. Hep beraber bu tarihi mekanları gezerken oldukça duygulandılar.
Sağman’dan ayrıldıklarında hava kararmak üzereydi. Tepelerden barajın üzerindeki gün batımını ışık oyunlarını seyretmek tam anlamıyla bir görsel ziyafet oldu hepsi için.

Akşamı Zeyneplerin evinin bahçesinde sohbet ederek geçirdiler. Hıdır bey çocuklara gençlik yıllarında Tunceli merkezde düzenlenen festivallere katıldılarını, burada Munzur Nehrinin kıyısına çadır kurup kamp yaptıklarını, arkadaşlarıyla balık tutup nasıl güzel zamanlar geçirdiklerini anlattı. Barış kamp sözünü duyunca :
-“Keşke biz de kamp yapabilsek “ dedi .
Zeynep ve Sevgi de Barış’la aynı fikirdeydi. Çocukların bu hevesini kırmak istemeyen Hıdır Bey :
- “Biliyor musunuz çocuklar , yarın Tunceli merkezde su sporları gösterileri var.” Dedi.
Barış duyduğuna inanamadı .
- “Nasıl yani Hıdır amca ? Tunceli’de su sporları mı yapılıyor ? Bunu bilmiyordum .” dedi.
Bunun üzerine Hıdır bey 2019 yılında Dünya Rafting Şampiyonasının Tunceli’de yapıldığını , Munzur Nehrinin dünyanın sayılı parkurlarından biri sayıldığını , bunun haricinde yamaç paraşütü , su sporları , tekne turları ve daha birçok etkinliğin düzenlendiğini anlattı. Sonra da böyle anlatmayla kalmaması gerektiğini söyleyerek çocukları ertesi sabah Tunceli’ye götürmeye söz verdi.
Barış ve Sevgi akşam Hıdır amcalarının anlattıklarından sonra sabahı sabah etmişlerdi. Bir an evvel anlatılanları görmek istiyorlardı. Erkenden yola çıktılar. Yaklaşık kırk dakikalık bir yolculuktan sonra Tunceli ‘ye vardılar. Gelirken yolda sık sık durup etrafı fotoğrafladılar. Merkezde asma köprüden Munzur nehrinin karşısına geçip su kenarında güzel bir kahvaltı yaptılar. Mavi köprünün altında kahve içtiler. Sonrasında yamaç paraşütü ve su sporları gösterilerini seyrettiler. Gösteriler bittikten sonra tekneyle Munzur Nehrinde gezintiye çıktılar. Sular altında kalan yapıları gördüler . Tekne gezisinden sonra Ovacık ilçesine doğru yola çıktılar. Ovacık’a varmadan yol kenarında bir yerde kamp yapmak için durdular.

Geceyi burada geçireceklerdi. Hepsi çok acıkmıştı. Hıdır bey arabasından oltalarını aldı ve balık tuttular. Bir yandan kalacakları çadırları kurdular bir yandan tuttukları balıkları pişirdiler . Köz üzerinde çay demlediler. Gece su sesini dinleyip gökyüzünde dolunayı seyrettiler. İlk defa kamp yapıp çadırda kalan Sevgi ve Barış çok mutluydu. Zeynep’te arkadaşlarının bu kadar mutlu olmasından dolayı çok mutluydu. Yıldızların ve ayın şavkında serin ve tatlı bir uykuya daldılar.
Sabah erkenden uyanıp serin sulara girdiler. Güzel bir kahvaltının ardından Ovacık’a doğru yola çıktılar. Ovacık Tunceli’nin balıyla ve fasulyesiyle ve efsane suyuyla kendini tanıtmış şirin ilçesidir. Yol boyunca pek çok güzelliğe tanık oldular. Dağ keçilerinin kayaların üzerinden atlayışlarını , suya balık tutmaya inmiş ayıları heyecanla izlediler. Zeynep yöre halkı tarafından kutsal kabul edilen ve milli park ilan edilen Munzur Gözelerini ve efsanesini anlattı arkadaşlarına. Hep birlikte Munzur Gözelerini gezdiler. Dönüşte koruma altına alınan kırmızı benekli alabalıkların yaşadığı bölgeyi ziyaret edip bu balıkları izlediler.
Vakit akşam olmak üzereydi. Çocuklarda tatlı bir yorgunlukla birlikte hüzün de vardı. Çünkü Mehmet Bey’in izni kısa süreli olduğu dönüş vakti gelditi. Akşamı Pertek’te Zeyneplerin evinde geçirdiler. Sofra kurdular yardımlaşarak. Uzun yıllar sürdüreceklerine dair yeniden söz verdiler. En kısa zamanda bir araya gelmek için de yapılmıştır. Ertesi sabah erkenden kalkıp Elazığ Hava Limanına doğru yola koyuldular. Zeynep ve arkadaşları sıkı sıkı kucaklaşıp birbirlerini çok sevdiklerini söylediler. Anne ve babaları da kucaklaştılar. En kısa zamanda yeniden görüşmek dilekleriyle ayrıldılar.
Published: Apr 12, 2020
Latest Revision: Apr 12, 2020
Ourboox Unique Identifier: OB-773492
Copyright © 2020