prenses

Yıllar önce; bir kraliçe dikerken, eline iğne batmış ve parmağı kanamaya başlamış. ” Ten rengi pamuk gibi beyaz, dudakları bu kan gibi kırmızı, mavi gözlü ” bir kız çocuğu olmasını dilemiş. Aradan bir süre geçtikten sonra, kraliçe dilediği gibi bir kızı çocuğu dünyaya getirmiş. Ve bir süre sonra ölmüş, kral ise başka birisiyle evlenmiş.

Kadın, dünyanın en güzelinin kendisi olduğunu düşünüyormuş. Aynanın karşına geçip, onu gününü sorarmış. Kralın evine aynaya geldiğinde aynı soruyu sormuş; fakat ona en güzelin ” Pamuk Prenses ” olduğunu söylemiş. Kadın ise, gün bu cevabı duymaktan bıkmış. Pamuk Prenses’i ormana bırakmaya karar vermiş. Ve bir gün, krala bunu söylemiş. Kral ise yeni eşini kıramayıp Pamuk Prenses’i ormanda bir yere bırakmış. Pamuk Prenses, hiçbir şeyi, hiçbir yeri bilmiyormuş.

Gezerken bir kulübeye denk gelmiş. İçinde küçük görmüş, dinlenmek için içeri girmiş; uyumaya başlamış. Uyandığında yedi cüceyle karşılaşmış, onlarla; yemek yapmak ve evi temizlemek; onlarla beraber kalabileceğini söylemiş yedi cüceler. Prenses, orada yaşamaya başlamış. Bir süre sonra kraliçe, aynaya soruyu sor gen aynı cevabı verince; Kraliçe, Prenses’i aramış ve bulmuş. Yaşlı bir kadın tipinde, evine gitmiş. Ondan bir şeyler istemiş ve evli bir elma vermiş.

Prenses almak istememiş ama zorla eline vermiş. Prenses elmayı yediğinde bir daha uyanmamış. Yedi cüceler geldiğinde hiçbir şey anlamamışlar. Onun bir daha asla uyanmayacağını düşünerek, onu yere yatırmışlar ve kendi başlarına yaşamaya devam etmişler. Bir gün prens, Prenses’i görmüş; aşık olmuş. Onu öptüğünde, Prenses uyanmış. Onu sarayına götürmüş ve evlenmişler. Hayatlarını mutlulukla sürdürmüşler.